10 Mart 2013 Pazar

Çayın Tarihsel Gelişimi

Thea Sinensis L., Thea Viridis L., Teae Bohea L., Camellila Thea Link, Camellia Theifera Griff çayın eski adlarıdır.

Eski Çin yazılarında çayın adı t’u, şe, ming, kia veya çuan olarak geçmektedir. Günümüzde Japonya ve Çin’de ç’a adı yaygın olarak kullanılmaktadır. Hintliler milli içkileri olan bu içeceğe chai (çay) der. Türkçe çay adı da doğu kökenlidir.

Çayın anavatanının Çin ve Hindistan olduğu kabul edilmektedir. Hindistan’da yetişen yabani çayın Çin’de yetişenden farklı olmasına iklim ve toprak farkının neden olduğu ileri sürülmektedir. Çin’de çay tarımı MÖ 3000 yılından beri yapılmaktadır. Bu dönemin krallarından Shen Nung çay içmenin insana sağladığı faydaları övmüştür. Çin’de çayla ilgili ilk kitap üç cilt olarak 780 yılında yazılmıştır. Lu Yü, bölgesinde yaşayan birkaç çay taciri tarafından çayın kökeni, insanların çay içme alışkanlıkları, çayın tarihi ve tedavi gücüyle ilgili bir kitap yazmakla görevlendirilmişti. Bu kitap sayesinde Lu Yü yıllar boyunca birçok kuşak tarafından çayın pîrî kabul edildi. Kitabı ölümünden yüzlerce yıl sonra bile Çin’de ve Japonya’da çayla ilgili en önemli kaynak sayıldı. Çin’de Sung döneminde (960-1280) çay insanların yaşamında önemli bir yer edindi.

Dostlara ve önemli misafirlere çay ikram etme alışkanlığı örf ve âdetlerde yerini sağlamlaştırdı. Bu tarihlerde de çay öncelikle kültürlü tabakanın içeceği olarak kaldı. Zamanla çay pişirme işi mükemmelleştirilerek bir sanat haline geldi. Çin imparatoru Hui Zong (İS 1101-1126) çayın tanınmasını destekledi, çayla ilgili Kuan ç’a Hin adlı bir eser yazdı ve yeni çay yetiştirme yöntemleri geliştirdi. Yeşil çayla ilgili ilk bilgiler 13. yüzyıldan itibaren başlar. Çay başlangıçta ilaç olarak kullanılıyordu, ancak 13. yüzyıldan sonra yavaş yavaş keyif verici madde olarak da içilmeye başlandı.

Çay Japonya’da ilk defa 522 yılında kullanılmıştır. Çay Japonlara gezgin Budist rahipler tarafından tanıtılmış, özellikle Zen Budistleri tarafından desteklenerek yayılması sağlanmıştır. Tarımı 805-806 yıllarında Japonya’ya getirilen çay tohumlarıyla başlatılmıştır.

Japon çay seramonisinin esaslarını düzenleyen çay ustası Riyu’dur (1521-1591). Bu seramoni günümüzde de uygulanmaktadır.

Avrupa’ya çay ilk kez 1610 yılında getirilmiştir. Ticareti ise 1638 yılından itibaren başlamıştır. Başlangıçta çay eczanelerde satılmış ve ilaç olarak kullanılmıştır. Dönemin tanınmış hekimleri içilmesini destekledikleri için çay çabuk yayılmıştır. 1700 yılından itibaren İngiltere’de günlük içecek olmuştur. 18. yüzyılın ortalarında İngiltere’de çay kahveden çok içiliyordu. İsveç’te ise 1756′da kahve ve çay içilmesi yasaklandı. İngilizler kendilerine birçok zorluk çıkaran Çin çay tekelinden kurtulmak için, 19. yüzyılda Çin çayını Hindistan topraklarında üretmeye başladılar. Aynı zamanda Assam çayını da geliştirdiler. Avrupa’da çayın iki ayrı ağaçtan toplandığı sanılıyordu. 1850 yılında çayın renginin farklı olmasının, çayın toplandıktan sonraki işlenme yönteminden kaynaklandığı açıkladı.

Eldeki kayıtlardan Türkiye’de ilk çay yetiştirme denemesinin 1888 yılında Bursa’da yapıldığı anlaşılmaktadır. Mudanya Kaymakamı Hasan Fehmi’nin 1892′de yayımlanan Coğrafyayı Sınaî ve Ticari adlı kitabında çay fidanlarının, dönemin ticaret bakanı es-bakı İsmail Paşa aracılığıyla Çin’den getirildiği yazmaktadır. Toprak ve iklimin çayın yetişmesine uygun olup olmadığı araştırılmadan yapılan bu girişim başarılı olmadı.

Çayın Türkiye’de yetiştireebileceği tezi ilk olarak 1917 yılında Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisi müdür yardımcısı Ali Rıza Erten tarafından ileri sürülmüştür. Dönemin hükümeti tarafından görevlendirilen Ali Rıza Erten, Batum ve çevresinde narenciye ve çay yetiştirildiğini ve Rize ve çevresinin toprak ve iklim yönünden Batum’la özdeş özelliklere sahip olduğunu tespit etmiştir. Çalışmalarıyla ilgili 91 sayfalık rapor kitap olarak basılmıştır. Araya savaşın girmesi bu çalışmanın gerçekleşmesine engel olmuştur. Bundan sonraki girişim 1924 yılında gerçekleşmiştir. TBMM’nin 16 Şubat 1924′te çıkardığı bir yasayla Rize iliyle Borçka kasabasında narenciye, fındık ve çay yetiştirilmeye başlanmıştır.

Üreticiye yeterli bilgi verilmediğinden bu girişimden de sonuç alınamamıştır. Çay içme alışkanlığının halk arasında süratle yayılmaya başlaması Türkiye’de çay yetiştirme arayışlarının hızlanmasına neden olmuştur. 1933′te dönemin Ziraat Bakanı Muhlis Erkmen ve beraberindeki bilim insanlarından oluşan heyet Rize ve çevresinde yaptıkları incelemeden sonra bir çay yetiştirme programı hazırlamıştır. Zilini Derin 1937 yılında çay tarımının yerleşmesi ve geliştirilmesi için tam yetkiyle görevlendirilmiştir.

Camellia Assamica ve Camellia Sinensis konik olarak büyüyen ağaçlardır. Boyları türüne göre 6-15 metre arasında değişir. Çay ağaçları 100 yıl yaşar. Çin'de yetişen çaya Camellia Sinensis, Hindistan'da yetişene ise Camellia Assamica adı ...
Siyah çay fermantasyon sonucu elde edilmektedir. Bu karışık ve çok özen isteyen bir işlemdir. Fermantasyon sürecinde çay yapraklarında oluşan kimyasal reaksiyon nedeniyle tanen maddesinin bir bölümü değişikliğe uğrar. Yeşil çay böyle bir ...
Bazı insanlar içinde tein bulunan içecek veya yiyeceklere karşı alerjik reaksiyon gösterir. İçinde tein olan kahve, kakao, siyah çay, kola, çikolata gibi içecekleri içtikten veya gıdaları yedikten bir saat sonra vücutlarının her tarafında kaşıntı başlar.
35 dakika önce
Gerek siyah gerekse yeşil çay kansere karşı koruyucudur, virüslerin, mikropların çoğalmasını önler, kalp ve damarları kireçlenmeye karşı korur, yüksek tansiyonu düşürür, kanı pıhtılaşmaya karşı korur, kemiklerin sıkılaşmasım sağlar, dişleri ...

31 dakika önce
Çay porselen veya cam kapta yapılmalıdır. Çayın yapıldığı kap deterjan veya sabunla değil, sıcak suyla yıkanmalıdır. Yeşil çay ve siyah çayın yapımı farklıdır. Suyun sertliği çayın aromasını ve tadını etkiler. Çay, sertliği az olan suda daha iyi ...

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa