10 Mart 2013 Pazar

Sauna Nedir? Sauna Öncesinde ve Sonrasında Bilinmesi Gerekenler

Saunada soyunma odası, duşların ve soğuk su havuzunun bulunduğu oda ve terleme odası gibi bölümler bulunur. Eğer sauna küçük bir göletin yanında değilse, duşların bulunduğu odaya bir soğuk su havuzu yapılır. Sürekli olarak suyu değişen bu havuzun derinliği 1 metredir. Duşlardan sıcak ve soğuk su akar.
Dikkat: İki banyo arasında kesinlikle herhangi bir şey yenmez. Dolu mideyle saunaya girilmez, saunadan sonra da mide doldurulmaz. Saunadan sonra az ölçüde, hafif yiyecekler yenmelidir.
Terleme süresinde nabız %50′den daha çok yükselmez. Halbuki ağır bir iş yapan bir insan, 5-6 misli daha çok yük altında olduğundan nabız daha yüksektir. Sık saunaya giren insanın vücudu alıştığı için nabız daha da yavaş atar.

Sauna Ne kadar Su Kaybettirir

Üç kere arka arkaya saunaya giren bir insan 0,5-1 litre arasında su kaybeder. Terin %99′u su, geri kalan %1′i yemek tuzu, potasyum ve üreden oluşur. Sauna banyoları arasında su içilmemesi önerilmektedir. Ancak saunadan sonra içilen bol su, vücuttan toksinlerin böbrek üzerinden atılmasını hızlandırır. Çok susuzluk hissedildiğinde iki sauna banyosu arasında bir iki yudum ılık su içilebilir.

Saunadan Sonra Hangi İçecekler İçilmelidir

Saunadan sonra su veya maden suyundan başka bir içecek içilmemelidir.
İçilecek suyun oda sıcaklığında olmasına dikkat edilmelidir. Soğuk içecekler iç organlar üzerinde olumsuz etki yapar. Saunadan sonra içilen alkollü içecekler saunanın sağladığı tüm yararı kısa sürede ortadan kaldırır. Saunadan sonra su içilmesi böbreklerin çalışabilmesi için gereklidir. Eğer saunadan sonra fazla su içilmezse, böbrek kum ve taşı da oluşabilir. Saunada ve saunadan sonra sadece ter ve böbrekler üzerinden toksinler atılmaz. Sıcak soğuk farkı nedeniyle tembel bağırsaklar da uyarılır ve çalışmaya başlar, ancak bu uyarının tam işleyebilmesi için de bol su içilmesi gereklidir.

Sauna Esnasında Nefes Alıp Vermede Güçlük Çekilirmi (Astım Hastalarına İyi Gelirmi)

Sauna solunum sayısı üzerinde herhangi bir olumsuz etki yapmaz. Dinlenme halindeki bir insan, dakikada 16 kere solunum yapar. Ender olarak saunada çok az insanda bu sayı, bazen 17 veya 18′e çıkabilir. Saunada çok az oksijen olmasına rağmen solunumun sayısının ve derinliğinin değişmemesinin nedeni, kasların gevşemesi ve dinlenmeye geçmesi yüzünden, vücudun daha az oksijene ihtiyaç duymasıdır. Ayrıca, sauna göğüs kaslarını yumuşatır ve bağ dokusunun elastikiyetini de artırır.

Saunaya ilk girenler, sıcak havanın solunum yollarım tıkadığı duygusuna kapılırlar. Solunum yolları saunadaki sıcak hava yüzünden kesinlikle kurumaz ve tahriş olmaz. Solunum yollan hastalıklarında sauna hekimler tarafından özellikle önerilmektedir. Sıcakta vücut daha fazla sümüksü madde salgılamaktadır. Bu sümüksü madde kurumayı önlediği gibi, birçok mikrobun ölmesini sağlayarak bağışıklık sistemini güçlendirir.

Astım genellikle alerjik bir hastalıktır. Kalıtım nedenli olan astım da vardır. Çoğunlukla çocuk yaşta başlar ve büyüdükçe ilerler. Astım hastaları saunadaki kuru havaya çok iyi dayanır ve düzenli sauna banyoları sonunda nöbetlerden kurtulurlar. Saunadaki sıcak hava kanlanmayı artırır ve kasları
gevşetir. Bu durum göğüs kasları ve akciğeri çevreleyen kaslar için de geçerlidir. Bunun yanı sıra sauna sinir sistemini de olumlu olarak etkiler. Ayrıca, mukoza tabakası daha iyi kanlandığından balgam sökülür. Bu nedenle de solunum rahatlar. Böbrek üstü bezleri de saunada olumlu olarak etkilediğinden çalışması artar. Bu yüzden astımlı çocukların, tedavinin yanı sıra saunaya girmesi, tedaviyi desteklediği için hekimler tarafından önerilmektedir.

Bronşların akut veya kronik iltihaplanması çoğunlukla ateşli bir hastalıktan sonra başlar. Sigara ve ağızdan soluma da bronşların iltihaplanmasına neden olur.

Dikkat: Akut ve şiddetli bronşiti olanlar saunaya girmemelidir. Hastalık hafifledikten sonra saunaya girilebilir.

Saunanın bronşlara etkisi astımda olduğu gibidir Düzenli sauna bronşları rahatlatır ve balgam salgısının artmasını sağlar. Ayrıca sauna hastaların stresini de azalttığı için, hastalığın tedavisinde önemli rol oynar.

Saunada Sigara İçmek Zararlımı

Bu nedenle göğüsün hacmi de genişlemiş olur. Saunada sigara içmek veya iki sauna banyosu arasında sigara içmek çok zararlıdır. Saunadan 1 saat önce ve saunadan 1 saat sonrasına kadar sigara içilmemelidir. Bu süreleri uzatabilenler, saunadan daha çok yararlanmış olur.


Saunanın Sağlık Üzerindeki Olumlu Etkileri
Araştırmalar, düzenli ve doğru olarak saunaya giren insanların, girmeyenlerden daha az hasta olduklarını göstermiştir.

Sauna Baş Ağrısı Yaparmı

Saunaya girmeye yeni başlayanlarda, güçlü bir terlemeden sonra şiddetli ancak kısa süren nezle veya geçici baş ağrısı görülebilir. Bazı insanlar bu durum karşısında genellikle kendilerine saunanın iyi gelmediğine karar verir. Aslında bu durum çok az insanda görülür ve psikolojiktir. Bu nedenle saunaya girmekten vazgeçmek yanlış olur. Saunaya birkaç kere girildikten sonra durum tamamen değişir. İnsan saunanın getirdiği yararları hissetmeye başlar.

 Ev Saunası Nasıl Işıklandırılmalı

Özellikle ev saunalarında aydınlatmada kullanılan renklerle saunanın etkisi artırılmaktadır. Saunada kırmızı aydınlatma cilt ve bezeler üzerinde uyarıcı rol oynar, mavi sakinleştirici ve yüksek tansiyonu düşürücüdür, sarı sindirim organları üzerinde olumlu etki yapar, sinir sistemini uyarıcıdır, yeşil ise uyku bozukluklarında sakinleştiririci rol oynar.

Souna Zayıflatırmı

Birçok insan saunanın zayıflattığını sanmaktadır veya uzun süre sık sık saunaya girerek fazla kilolarının ve yağlarının bir bölümünden kurtulacağını ümit etmektedir. Sauna kesinlikle zayıflatmaz. Saunaya girerken tartılan bir kimse, çıktıktan sonra tartıldığında kilosunun azaldığını görebilir, ancak aradaki fark terleyerek kaybedilen sudur. Saunadan sonra i-çilen su kilonun tekrar aynı duruma gelmesini sağlar. Sauna kilo kaybından sonra ortaya çıkan deri sarkmalarını, kırışıkları derideki kanlanmayı artırarak önler, bağ dokusunun ve derinin elastikiyetini artırarak derinin gerginleşmesine yardımcı olur.

• Sauna vücuttaki kan dolaşımını dengeler. Kasları gevşetir, sinir sisteminin rahatlamasını sağlar. Saunada insanlar günün, haftanın stresinden kurtulur.

Spordan Sonra Sauna Rahatlatırmı

Birçok sporcu saunanın kaslar üzerindeki olumlu etkisini bilmektedir. Zorlu bir antrenmandan sonra veya uzun süre antrenman yapılmayıp spora yeniden başlandığında, spordan sonra saunaya girmek rahatlatıcıdır. Spor yapıldığı sürede, kaslarda yüksek oranda süt asidi ve enerji kullanımı nedeniyle birçok toksik madde toplanır. Bu da kas tutukluğuna neden olur. Kaslarda toplanan bu maddelerin kan tarafında taşınarak kısa sürede vücuttan atılması gerekir. Saunadaki sıcak, bu maddelerin kısa sürede taşınmasını sağlayarak kas tutukluğunu önler. Kas krampları, kas tutukluğundan daha rahatsız edici ve ıstırap vericidir. Bu durum genellikle kaslar yeteri kadar ısınmadan yapılan ağır sporun veya çalışmanın sonucu ortaya çıkar. Sauna bu durumlarda da yardımcı olmaktadır. ,
Dikkat: Bacak kaslarına sık sık kramp girenler bir doktora başvurmalıdır. Bunun nedeni vücuttaki mineral eksikliği olabilir.


Sauna Cilt Hastalıklarını Tedavi Edermi

Cilt hastalıklarının birçok nedeni vardır. Ancak genellikle vücuttaki diğer organlardaki fonksiyon bozuklukları nedeniyle ortaya çıkarlar.
Akne genellikle kronik olarak ortaya çıkan bir hastalıktır. Yağ bezlerinin aşırı yağ salgılamaları yüzünden derideki gözenekler tıkanır. Bu nedenle de iltihaplı sivilceler oluşur. Bazen deri altında düğümler oluşturduktan sonra patlayarak, hoş olmayan yara izleri bırakırlar.
Aknesi olanların herkese açık sauna yerine, evdeki saunaya veya bir klinikteki saunaya girmek yerinde olur. Doktor kontrolü altında girilen saunadan sonra bir uzmanın akneleri patlamadan temizlemesi en doğrusudur.

Alerji nedenli ekzemalar ve kurdeşen de yine bir klinikteki saunada doktor kontrolünde tedavi edilebilir. Sedef hastalığının birçok nedeni vardır. Ağır bir enfeksiyon, grip, verem veya iklim değişikliği hastalığı başlatabilir. Ancak en büyük sorun aşırı alkol, şişmanlık ve strestir. Bunun yanı sıra sıtma, yüksek tansiyon ve alman çeşitli ilaçlar da hastalığın önemli nedenleri arasındadır.


Sauna Tansiyonu Düşürürmü

Sauna yüksek tansiyonu düşürür ve kan dolaşımını dengeler. Saunadaki sıcak, atar damarların genişlemesini sağlar. Nabzın yükselmesi, dolaşan yüksek kan oranı nedeniyle ayarlanır ve kan basma düşer. Yüksek tansiyonu olanlar saunaya kendilerini yavaş yavaş alıştırmalıdır. Soğuk su havuzuna da girmemelidirler.
Yüksek tansiyonu olanlar yavaş soğumalıdır. Serinleme odasında daha uzun süre kalmalı ve bu süre içinde yavaş yavaş dolaşmalıdırlar. Soğuk suyu bir hortumla ayaklarından başlayarak dökmeli, en son olarak sırtlarına ve başlarına dökmelidirler.


Sauna Stresi Azaltırmı Uykusuzluğa iyi Gelirmi

Saunanın sinir sistemi üzerindeki olumlu etkisi, böbrek üstü hormonu salgısının artmasıyla daha da güçlenir. Saunada çok az stres hormonu salgılanır.

Sauna uyku bozukluklarının azalmasına yardımcı olur. Sinir bozukluğu ve huzursuzluk nedenli uykusuzlarda rahat, derin bir uyku sağlar. Saunadan sonraki rahatlatıcı tatlı yorgunluk, gece uyanmadan deliksiz bir uyku uyunmasına yardımcı olur. Uyanıldığında dinlenmiş ve zinde hissedilir. Gece rahat bir uyku uyuyabilmek için, saunaya girildikten sonra ağır yemek yememeli, içki ve fazla sigara içmemelidir.


Hamilelik Döneminde Saunaya Girmek

Araştırmalar hamilelik döneminde saunaya girmenin hamile kadına hiçbir zarar vermediğini, hatta yararlı olduğunu göstermiştir. Hamilelik döneminde düzenli olarak saunaya giren kadınların, doğum sanalarmın şiddetinin daha az olduğu, doğum yolunun daha rahat olduğu, daha çok genişlediği ve doğum süresinin daha da kısaldığı gözlenmiştir. Doğum esnasında hamile kadının üzerindeki yük, düzenli saunaya giden kadında azalmaktadır. Buna saunanın kan dolaşımı üzerindeki olumlu etkisi ve kanın dengeli dağılımı neden olmaktadır. Ayrıca yapılan gözlemler saunaya düzenli giden hamile kadınlarda varis oluşmadığım göstermektedir. Sauna hamilelik süresince kadının vücudunda toplanan maddelerin kısa sürede atılmasını sağlamaktadır. Ayrıca, bazı kadınlardaki ödem sorununun kısa sürede ortadan kalkmasına veya ödemin çok azalmasına da yardımcı olmaktadır.
Not: Hamilelikte haftada bir saunaya girilmelidir.

 

Kimler Saunaya Girmemeli Dikkat Edilmesi Gerekenler


Akut ve ateşli hastalığı olanlar, kalp ve kan dolaşımı hastalığı iyileşmemiş olanlar, derisinde, iç organlarında ve kan damarlarında iltihap olanlar, veremi tam olarak iyileşmemiş olanlar, kronik karaciğer hastaları, damar hastası olanlar, epilepsi hastaları veya epilepsi benzeri nöbetler geçirenler, kalp kronerlerinde kanlanma bozukluğu olanlar, vücudunda açık ve iltihaplı yaraları olanlar saunaya girmemelidir.
Ayrıca büyük beyinlerinde ağır kanama bozukluğu olanlar, ağır karaciğer ve böbrek bozuklukları ve göz tansiyonu olanların saunaya girmemesi doğru olur.

Dikkat: Saunaya başlayacak olan herkesin, önce bir doktora danışması, durumunu açıkça anlatarak saunaya girmesinde bir engel olup olmadığını öğrenmesi doğru olur. Ayrıca, geçirilen herhangi bir hastalıktan sonra, saunaya girmeden önce bir doktora danışmakta yarar vardır.
Şeker hastalarının, iltihapsız varisi olanların, tedavi edilmiş yüksek tansiyonu olanların ve glokom hastalığı olanların saunaya girmesinde tıbben herhangi bir engel yoktur.

Not: Bacaklarında varis olanlar saunada bacaklarını sarkıtmamalıdırlar.
Çocuklar da saunaya girebilir. Tıbbi yönden çocukların yetişkinler kadar saunada kalmalarında herhangi bir engel yoktur. Sauna nedeniyle bağışıklık sistemleri güçlenen bebek ve çocuklar enfeksiyonlara karşı daha dirençli olur. Saunaya girmenin yaş sınırı yoktur, ancak ileri yaşlarda saunaya başlamadan önce bir doktora danışılmasında yarar vardır. Vücut saunaya yavaş yavaş alıştırmalı, ilk girişte 15 dakika kalmamalı, saunaya arka arkaya üç kere girilmemelidir. Sauna banyolarıyla, yaşlılıkta metabolizma yavaşlamasına bağlı olarak gelişen şikâyetler etkili olarak azaltılabilir. Yaşlı insanlar saunadan sonra bir vücut kremi sürmeli veya yağlanmalıdır.


Saunaya Girmeden Önce Yapılması Gerekenler: 

Eğer evdeki saunaya girilecekse, saunamn 1-2 saat önceden ısıtılmaya başlanması gereklidir. İçerideki termometre istenilen ısıya ulaşıldığını gösterse de, tavan ve duvarlar ısınmamıştır. Diğer bir deyişle sauna olgunlaşmamıştır. Olgunlaşmamış bir saunada terlemede gecikme olur veya ilk girişte hiç terlenmez.
Haftada bir gün saunaya girenler 3 sauna banyosu, haftada 2 gün saunaya girenler 2 sauna banyosu, her gün girenler 1 sauna banyosu yapmalıdır. Saunaya girmek için en uygun zaman öğleden öncedir, iş bitiminde girilen sauna ise günün yorgunluğunu ve stresini atmaya yardımcı olur.


Dikkat: Saunaya girmeden kısa süre önce ve saunadan hemen sonra spor yapılmaz. Saunadan önce spor yapılmışsa, kan dolaşımının sakinleşmesi, vücudun dengesini bulması ve soğuması için bir süre beklenmelidir.

Saunaya giderken uzun bir havlu, bir bornoz, plastik terlik, sabun almak gerekir. Plastik terlikle saunanın içine girilmez. İçerideki sıcak yüzünden terliklerdeki boyadan açığa zehirli gazlar çıkabilir.

Uzun havlu saunaya girildiğinde üzerine oturmak ve yatmak için gereklidir. Böylece banktaki olası mikroplardan ve ağacın sıcağından korunmuş oluruz. Kurulanmak için yeterli sayıda havlu almak gerekir. Bornoz kurulanmak için kullanılmamalı, dinlenme süresinde giyilmelidir; vücudun nemini alarak aşırı soğumayı önler.

Saunaya girmeden önce duş alınarak tüm vücut temizlenmelidir. Duştan sonra vücut çok iyi kurulanmalıdır, çünkü vücuttaki nem serinlemeyi sağlayacağından terlemeyi engeller. Yüzdeki her türlü kozmetik çok iyi temizlenmelidir. Yüzdeki kozmetik terlemeyi zorlaştırır, derinin hava almasını önler. Saunaya mayo, peştamal ve benzeri bir örtüyle girilmez. Giyilen tekstilin aşırı derecede ısınmasından, deride kızarmalar veya haşlanmalar ortaya çıkabilir. Giyilen tekstil nedeniyle terin buharlaşamaması sıcağın bloke olmasına neden olur.
Takılar çıkarılmalıdır. Madeni olan her türlü takı aşırı derecede ısınarak yanıklara neden olabilir. Bu metal çerçeveli gözlükler için de geçerlidir. Plastik çerçeveli gözlük ise saunada camları buharla kaplandığından görmeyi zorlaştırır. Saunaya lensle girilebilir. içerideki sıcak nedeniyle lens kurumaz.

Dikkat: Saunada konuşmak vücut için zararlı ve yorucudur.

Not: Eğer saunada terlenemiyor veya terleme çok geç başlıyorsa, saunaya girmeden önce ayaklara sıcak su banyosu yapmalı ve vücut kuru olarak, orta derecede sert olan. doğal kıllı bir fırçayla fırçalanmalıdır.
Saunada sürekli yatılmamalıdır. Kan dolaşımının herhangi bir sorunla karşılaşmaması için son birkaç dakika oturularak geçirilmelidir. Arzu eden son dakikayı en alt bankta oturarak geçirebilir. Saunada kalma süresini uzatmak, yarar yerine zarar verir.


Saunada 15 dakika orta derecedeki sıcaklıkta durmak yerine, 8 dakika en yüksek sıcaklıkta durmak daha yararlıdır. Saunada ne kadar kalabileceğine her insan kendisi karar vermelidir.

Saunadan Çıktıktan Sonra Yapılması Gerekenler

Saunadan çıktıktan sonra vücut soğutulur. Bunun için en iyisi havası kuru, soğuk bir yerdir. Eğer açık havaya çıkma olanağı yoksa, açık pencereli bir oda serinleme yeri olarak kullanılır. Kan dolaşımı açık havada veya serinleme odasında birkaç dakikada sakinleştikten sonra, vücudun kısa sürede soğuması için birkaç saniye için soğuk su havuzuna girilir veya soğuk suyla duş yapılır. Soğuk su havuzuna başın da ıslanacağı bir biçimde 1-3 kere dalıp çıktıktan sonra, havuz terkedilmelidir. Havuzda 10-20 saniyeden çok kalınmamalıdır.

Birkaç saniye çok soğuk suda banyo yapmak, uzun süre ılık suda banyo yapmaktan daha yararlı ve doğrudur. Soğuk duşta su geniş bir hortumla ayaklara, sonra kollara, sırta ve en son olarak baştan aşağı dökülmelidir. Ancak soğuk suyun altında 20-30 saniyeden daha uzun süre kalınmamalıdır. Su tazyikli olmamalıdır. Tazyikli suyla duş yapmak veya vücuda tazyikli su sıkmak çok zararlıdır. Kaslar yumuşamış ve vücut sıcak olduğu için saunadan çıkıldığında sert hareketlerden kaçınılmalıdır.
Hareketler yumuşak ve yavaş olmalıdır. Saunadan çıkıldığında normal solunuma devam edilmeli, hava derin derin ciğerlere çekilmemelidir. Soğuk su banyosundan çıkınca vücut çok iyi kurulanır, bornoz giyilir ve dinlenmeye geçilir. Soğuk duştan sonra istenirse, ayaklara sıcak soğuk su banyosu yapılarak saunanın etkisi artırılabilir. İki sauna banyosu arasındaki süre de çok önemli olan noktalardan biridir. Dinlenme süresinin çok uzun tutulmaması gerekir. Serinleme ve dinlenme süresi toplam 20-30 dakika arasında olmalıdır.

Son sauna banyosundan sonraki dinlenme süresinin sonunda vücudun bir masör tarafından masajlanması, saunanın olumlu etkisini artırır. Saunada terledikten sonra sıcak suyla duş yapmak, buhar banyosuna girmek, sıcak su havuzunda yüzmek kan dolaşımı açısından tehlikelidir. Saunaya yaz kış düzenli olarak girilirse, sağlık üzerindeki olumlu etkisi daha da artar.


Saunanın Tarihçesi

Sauna sözcüğü, bugün konuşulan Laponca’dan önceki eski Laponca’da, kar yığıntısına açılmış delik anlamına gelen savne sözcüğünden türemiştir. Laponca suozvnje sözcüğü ise, kar veya yer altındaki çukur anlamına gelir.

Asya ve Avrupa’nın kuzeyinde yaşayan insanların, soğuğa karşı dirençlerini artırmak için yer altındaki kovuklara veya çadırlara kızgın taş koyarak terleme yöntemini kullanmaya ne zaman başladıkları bilinememektedir. Finlandiyalıların sauna dedikleri bu banyo çeşidi, günümüzde tüm dünyada aynı adla tanınmaktadır. Asya’nın kuzeyinde yaşayan toplulukların bu banyo yöntemini, Avrupa’ya ve Bering boğazından geçerek Amerika’ya taşıdıkları bilinmektedir.
Avrupa’da saunayla ilgili ilk yazılı bilgi 15. yüzyıldandır. Bu yazılı belgelerden eskiden saunada et tütsülendiği, malt ve keten kurutulduğu, insanlara tedavi edici kompresler yapıldığı, ayrıca sıcakta kan daha iyi aktığı için hekimlerin ve berberlerin hacamat yaptığı anlaşılmaktadır. Finlandiya’da sauna doğum odası olarak da kullanılmıştır. Doğum anne ve bebeğin dayanacağı sıcaklıkta yaptırılmaktaydı. Önceden 100° C’ye ısıtılmış olan saunadaki havanın dezenfekte olması nedeniyle anne albastıdan korunmaktaydı.

Herodot, İskitlerin ateşte kızdırılmış taşlan yuvarlayarak küçük çadırları ısıttıktan sonra, içine girerek terlediklerim yazmıştır. Bu yöntem Yunanlıların hamam kültürünün temelini oluşturmuştur. Hamam kültürünü Yunanlılardan alan Romalılar, banyo yapmayı kalabalık toplumların eğlencesi durumuna getirmiştir. Avrupa’da toplu olarak banyo yapma ve temizlik kültürü 14. yüzyıla kadar sürmüştür. Ancak insanların bir arada banyo yapması kiliseyi rahatsız etmiş, banyo yapanların cezalandırılması bile gündeme gelmiştir.

Bunun sonucu olarak pis kokulardan ve çok kötü görünümlü saçlardan kurtulmak için parfüm ve peruk sanayii gelişmiştir. 19. yüzyıla kadar saunaya girmek rezillik olarak kabul edilmiştir. Saunanın diğer hamamlardan farkı kuru ve sıcak havadır. Günümüzden 2000 yıl önce Asya’nın kuzeyinden gelerek bugünkü Finlandiya’ya yerleşen Finliler, Moğolların buluşu olan sıcak taşla terleme ve hamamı yöntemini beraberlerinde getirmiştir. Sonra bu taş hamamdan saunayı geliştirmişlerdir. Sıcak taş terleme hamamında bir kulübe veya ufak bir mağara, ateşte kızdırılan taşla doldurulur ve üzerine su dökülürdü.

Meydana gelen nemli sıcak hamamda terlenirdi. Taş devrine kadar uzanan bu en eski tip sıcak banyo yapma yönteminin saunadan farkı, içerideki havanın kuru olmamasıdır. Bu hamam tipi Moğollar tarafından geliştirilmiş ve Bering boğazı üzerinden Kuzey Amerika’ya götürülmüştür. Roma hamamında banyo, tabanından ve içi boş duvarlardan sıcak havayla kuru olarak ısıtılır. Roma hamamında sıcak ve soğuk su bulunmaktadır. Hamam sözcüğü Arapça kızdırmak anlamına gelmektedir. Türk veya Arap hamamı kaim duvarlıdır, birçok odadan oluşur. İçerisinin sıcaklığı 40-50°C arasındadır. Tavana doğru yükselen nemli sıcak hava, ısıtılan su kazanından yükselir. Hamamda sıcak ve soğuk su bulunur.

Rus hamamı banja ağaçtan bir kulübedir, yapı bakımından saunaya benzer. Bir taş sobayla en çok 50°C-ye kadar ısıtılır. Sobanın üzerine sürekli su dökülerek hamamda su buharından kaim bir sis bulutunun oluşması sağlanır. Rus hamamı saunaya göre daha soğuk ve daha nemlidir.
Günümüzde saunada da gelişen teknikten yararlanılmaktadır, ancak yöntemde hiçbir değişiklik yapılmamıştır.

Etiketler:

Çayın Tarihsel Gelişimi

Thea Sinensis L., Thea Viridis L., Teae Bohea L., Camellila Thea Link, Camellia Theifera Griff çayın eski adlarıdır.

Eski Çin yazılarında çayın adı t’u, şe, ming, kia veya çuan olarak geçmektedir. Günümüzde Japonya ve Çin’de ç’a adı yaygın olarak kullanılmaktadır. Hintliler milli içkileri olan bu içeceğe chai (çay) der. Türkçe çay adı da doğu kökenlidir.

Çayın anavatanının Çin ve Hindistan olduğu kabul edilmektedir. Hindistan’da yetişen yabani çayın Çin’de yetişenden farklı olmasına iklim ve toprak farkının neden olduğu ileri sürülmektedir. Çin’de çay tarımı MÖ 3000 yılından beri yapılmaktadır. Bu dönemin krallarından Shen Nung çay içmenin insana sağladığı faydaları övmüştür. Çin’de çayla ilgili ilk kitap üç cilt olarak 780 yılında yazılmıştır. Lu Yü, bölgesinde yaşayan birkaç çay taciri tarafından çayın kökeni, insanların çay içme alışkanlıkları, çayın tarihi ve tedavi gücüyle ilgili bir kitap yazmakla görevlendirilmişti. Bu kitap sayesinde Lu Yü yıllar boyunca birçok kuşak tarafından çayın pîrî kabul edildi. Kitabı ölümünden yüzlerce yıl sonra bile Çin’de ve Japonya’da çayla ilgili en önemli kaynak sayıldı. Çin’de Sung döneminde (960-1280) çay insanların yaşamında önemli bir yer edindi.

Dostlara ve önemli misafirlere çay ikram etme alışkanlığı örf ve âdetlerde yerini sağlamlaştırdı. Bu tarihlerde de çay öncelikle kültürlü tabakanın içeceği olarak kaldı. Zamanla çay pişirme işi mükemmelleştirilerek bir sanat haline geldi. Çin imparatoru Hui Zong (İS 1101-1126) çayın tanınmasını destekledi, çayla ilgili Kuan ç’a Hin adlı bir eser yazdı ve yeni çay yetiştirme yöntemleri geliştirdi. Yeşil çayla ilgili ilk bilgiler 13. yüzyıldan itibaren başlar. Çay başlangıçta ilaç olarak kullanılıyordu, ancak 13. yüzyıldan sonra yavaş yavaş keyif verici madde olarak da içilmeye başlandı.

Çay Japonya’da ilk defa 522 yılında kullanılmıştır. Çay Japonlara gezgin Budist rahipler tarafından tanıtılmış, özellikle Zen Budistleri tarafından desteklenerek yayılması sağlanmıştır. Tarımı 805-806 yıllarında Japonya’ya getirilen çay tohumlarıyla başlatılmıştır.

Japon çay seramonisinin esaslarını düzenleyen çay ustası Riyu’dur (1521-1591). Bu seramoni günümüzde de uygulanmaktadır.

Avrupa’ya çay ilk kez 1610 yılında getirilmiştir. Ticareti ise 1638 yılından itibaren başlamıştır. Başlangıçta çay eczanelerde satılmış ve ilaç olarak kullanılmıştır. Dönemin tanınmış hekimleri içilmesini destekledikleri için çay çabuk yayılmıştır. 1700 yılından itibaren İngiltere’de günlük içecek olmuştur. 18. yüzyılın ortalarında İngiltere’de çay kahveden çok içiliyordu. İsveç’te ise 1756′da kahve ve çay içilmesi yasaklandı. İngilizler kendilerine birçok zorluk çıkaran Çin çay tekelinden kurtulmak için, 19. yüzyılda Çin çayını Hindistan topraklarında üretmeye başladılar. Aynı zamanda Assam çayını da geliştirdiler. Avrupa’da çayın iki ayrı ağaçtan toplandığı sanılıyordu. 1850 yılında çayın renginin farklı olmasının, çayın toplandıktan sonraki işlenme yönteminden kaynaklandığı açıkladı.

Eldeki kayıtlardan Türkiye’de ilk çay yetiştirme denemesinin 1888 yılında Bursa’da yapıldığı anlaşılmaktadır. Mudanya Kaymakamı Hasan Fehmi’nin 1892′de yayımlanan Coğrafyayı Sınaî ve Ticari adlı kitabında çay fidanlarının, dönemin ticaret bakanı es-bakı İsmail Paşa aracılığıyla Çin’den getirildiği yazmaktadır. Toprak ve iklimin çayın yetişmesine uygun olup olmadığı araştırılmadan yapılan bu girişim başarılı olmadı.

Çayın Türkiye’de yetiştireebileceği tezi ilk olarak 1917 yılında Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisi müdür yardımcısı Ali Rıza Erten tarafından ileri sürülmüştür. Dönemin hükümeti tarafından görevlendirilen Ali Rıza Erten, Batum ve çevresinde narenciye ve çay yetiştirildiğini ve Rize ve çevresinin toprak ve iklim yönünden Batum’la özdeş özelliklere sahip olduğunu tespit etmiştir. Çalışmalarıyla ilgili 91 sayfalık rapor kitap olarak basılmıştır. Araya savaşın girmesi bu çalışmanın gerçekleşmesine engel olmuştur. Bundan sonraki girişim 1924 yılında gerçekleşmiştir. TBMM’nin 16 Şubat 1924′te çıkardığı bir yasayla Rize iliyle Borçka kasabasında narenciye, fındık ve çay yetiştirilmeye başlanmıştır.

Üreticiye yeterli bilgi verilmediğinden bu girişimden de sonuç alınamamıştır. Çay içme alışkanlığının halk arasında süratle yayılmaya başlaması Türkiye’de çay yetiştirme arayışlarının hızlanmasına neden olmuştur. 1933′te dönemin Ziraat Bakanı Muhlis Erkmen ve beraberindeki bilim insanlarından oluşan heyet Rize ve çevresinde yaptıkları incelemeden sonra bir çay yetiştirme programı hazırlamıştır. Zilini Derin 1937 yılında çay tarımının yerleşmesi ve geliştirilmesi için tam yetkiyle görevlendirilmiştir.

Camellia Assamica ve Camellia Sinensis konik olarak büyüyen ağaçlardır. Boyları türüne göre 6-15 metre arasında değişir. Çay ağaçları 100 yıl yaşar. Çin'de yetişen çaya Camellia Sinensis, Hindistan'da yetişene ise Camellia Assamica adı ...
Siyah çay fermantasyon sonucu elde edilmektedir. Bu karışık ve çok özen isteyen bir işlemdir. Fermantasyon sürecinde çay yapraklarında oluşan kimyasal reaksiyon nedeniyle tanen maddesinin bir bölümü değişikliğe uğrar. Yeşil çay böyle bir ...
Bazı insanlar içinde tein bulunan içecek veya yiyeceklere karşı alerjik reaksiyon gösterir. İçinde tein olan kahve, kakao, siyah çay, kola, çikolata gibi içecekleri içtikten veya gıdaları yedikten bir saat sonra vücutlarının her tarafında kaşıntı başlar.
35 dakika önce
Gerek siyah gerekse yeşil çay kansere karşı koruyucudur, virüslerin, mikropların çoğalmasını önler, kalp ve damarları kireçlenmeye karşı korur, yüksek tansiyonu düşürür, kanı pıhtılaşmaya karşı korur, kemiklerin sıkılaşmasım sağlar, dişleri ...

31 dakika önce
Çay porselen veya cam kapta yapılmalıdır. Çayın yapıldığı kap deterjan veya sabunla değil, sıcak suyla yıkanmalıdır. Yeşil çay ve siyah çayın yapımı farklıdır. Suyun sertliği çayın aromasını ve tadını etkiler. Çay, sertliği az olan suda daha iyi ...

9 Mart 2013 Cumartesi

Sağlıklı Yaşam için Uyulması Gereken Birkaç Basit Kural


Amerikan Doğal Sağlık Ekolü’nün  Sağlıklı Yaşama Ait Birkaç Basit Kuralı:

İlk Maddeler,

1.      Pişirilmemiş vejeteryan yiyecekler tüket
2.      Yiyecekleri bağdaştır
3.      Temiz hava soluyun
4.      Bedeniniz hergün orta derecede güneş ışığı ile temas etsin, fakat güneşte yanmayın
5.      Susadıkça saf, katıksız su için
6.      Günde 8 saat  uyuyun
7.      Haftada 3 kez ( en az 20’şer dakika ekzersiz yapın. Çok kişi 30 dakika yürüyüşün bütün eksersizleri kapsayacağı görüşündedir.
8.      Bedeninizi temiz tutun
9.      Tepkili olmaktansa duygusal bir ölçüyü koruyun
10.   Aşırı sıcak ve aşırı soğuktan korunun
11.   Aileniz ve arkadaşlarınızla zaman geçirin

İkinci maddede, yemekleri bağdaştır, denilmektedir. Bu ne demektir?  Öğünlere en sulu yiyecekle başlama ve en az sulu ile bitirme. Yemek sırasında içilen çoğu içecekler, emzimleri sulandırarak sindirim güçlüğü yaratırlar, içmeyin. Asitli içecekler ve asitli meyveler, nişastalardan sonra tüketilmelidir. Nişastalar, proteinler veya yağlı besinlerden sonra tüketilmelidir. Balık çok hızlı sindirildiği için patatesten önce ve sonra yenilebilir. Diğer Maddeleri sıralayalım.

Ayrıca Dr. Ender Saraç’a göre Ayurveda’da çoğu kez yiyecekle ilaç arasında hiçbir fark yoktur. Daha önce yazdığımız Ender Saraç'a göre Sağlıklı Beslenmenin 9 Altın Kuralı yazısı için için tıkla


Balıklarda ağır metal rizkini azaltmak için  küçük balıklar tercih edilmelidir.

Yumurta en kaliteli protein kaynağıdır fakat köy yumurtası tercih edilmelidir. Günde 1-4 adet yenilebilir. Yumurta kızartılarak yenilmemeli, mutlaka  yenilecekse zeytinyağı veya fındık yağında ya da tereyağı ile pişirilmelidir. Önce akı pişirilmeli, sarısı çiğ olarak eklenmelidir. Prof. Dr. Kenan Demirkol’a göre yumurtanın et değerine ulaşabilmesi için portakal suyu ile birlikte yenilmeli veya menemen yapılmalıdır.

Patates yüksek şeker içerdiğinden yenilmemelidir.
Sarımsak hergün en az 2 diş yenilmeli, sarımsağı ezin en geç 1 saat içinde tüketin.

Soğan en az sarımsak kadar değerlidir.

Zeytin mümkün olduğu kadar tuzu çıkarılmalı, sele zeytini veya yeşil zeytin tercih edilmelidir.

Kayısı, üzüm, muz gibi şeker içeriği yüksek meyveler sınırlı yenilmelidir. Üzüm çekirdeği ve kabuğu, çilek, yaban mersini, kızılcık gibi meyveler çok yüksek antioksidan etkilere sahiptir.

Soya, söylendiği gibi sağlıklı bir yiyecek değildir, çok az yenmeli hatta hiç yenmemelidir.

Kabuklu kuruyemişler(ceviz,fındık,fıstık,ayçiçeği,kabak çekirdeği,badem) günde 1-2 avuç, 25-50 gram kadar oldukça yararlı. Çiğ ve az tuzlu olanı tercih edilmelidir.

Margarin kesinlikle yasaktır. Onun yerine zeytinyağı, halis sızma olanlar tercih edilmeli, riviera ikinci seçenektir.

Bunun dışında köy tereyağı, Urfa yağı, kuyruk ve iç yağı yararlıdır.

Balıkyağı büyük ölçüde omega3 yağ asidi içerir. Balıkyağından sonra ikinci önemli omega kaynağı keten tohumudur. Öğüttükten sonra 2-3 tatlı kaşığı yenilebilir.

Ekmekle bulgur, mısır,çavdar,makarna, pirinç gibi tahıllar  ve bunlarla yapılan yemekler yenilmemelidir.

Çayların hepsi çok yararlı özellikle şekersiz içilecek. Kahve ve nestkahve yasak olmamakla birlikte sınırlı içilmelidir.

Turşular özellikle çok yararlı.

Üzüm sirkesi, nar ekşisi,şalgam suyu ve meyankökü faydalı mikroplar açısından çok yararlı.

Yiyeceklerin içinde bulunan tuz vücudumuzun ihtiyacını karşılar. Az tuz sizi halsiz bırakıyorsa tuzu biraz artırabilirisiniz.

Baharatlar içerdikleri vitamin, mineraller, ve antioksidanlar(vücudun pasını sökücü) açısından oldukça yararlıdırlar.

Rafine şekerler ve bunlarla yapılan yiyecekler örneğin pasta, bisküviler, gofretler, baklava, revani, kadayıf v.b. yiyecekler yasaktır.

Çikolata haftada bir kere orta boy sütsüz (bitter) olanı yenilebilir. Kadınlarda adet öncesi dönemdeki depresyonu azaltır(çok iyi magnezyum kaynağıdır).

Bal halis ise şifa verir. Günde bir iki çay kaşığı yenilebilir.

Tatlandırıcılar ve bunlarla yapılan diyet ürünleri yenilmemelidir.(Gönderenin notu, şeker ihtiyacı  bal, üzüm, incir, yaban mersini, kayısı, kavun karpuz gibi doğal yiyeceklerle giderilmelidir)

Meşrubatın her türlüsü yasak, evde yapılan meyve suyu içilebilir. Meşrubat olarak ayran, kefir, boza, şalgam suyu veya meyan kökü suyu içiniz.(Gönderenin notu, kola ve gazlı içecekler kesinlikle içilmemeli hele çocuklara hiç verilmemelidir)

Günde 6-8 bardak su için, idrarınız koyu ise su içmiyorsunuz, demektir. Şebeke suyu mümkünse içmeyin çünkü klor kanser yapabilir fakat içmek zorunda iseniz suyu musluktan aldıktan sonra en az bir saat dinlendirin kloru uçar. Yemekle birlikte su içmeyin çünkü bu sindirim sıvılarını seyrelterek etkilerini azaltır. Yemekten yarım saat önce veya sonra su içilmelidir. Uykudan önce 1 veya 2 bardak su içilmelidir.

Yemekler kendi suyunda ağır ağır pişirilmeli(buğulama ve güveçte pişirme tercih edilmelidir.

Kızartma,ızgara,mikro-dalga gibi hızlı pişirme yöntemleri sakıncalıdır.

Dondurulmuş yiyecekleri fazla tüketmeyin.

Pişirme sularını atmayın, konserve yiyecekleri ise mümkünse hiç yemeyin.

Banyo yaparken şampuan yerine zeytinyağlı ballı sabun veya sadece zeytinyağlı sabun kullanılmalıdır. Çünkü  yanık yağlar toplanarak şampuan yapımında kullanılmaktadır.Bunun sağlığa uygun olduğunu kimse söylemez.

Ayrıca tuvalet kağıtlarından doğal olanları tercih edilmelidir.
Cep telefonları mümkün olduğu kadar vücudumuzdan uzak tutulmalıdır. Cep telefonlarını kulağınıza dayamak yerine mikrofon veya kulaklık kullanın ve konuşurken mümkünse telefonu elinizle tutmayıp masaya koyunuz.

Güneşli havalarda en az yarım saat,gözlüksüz olarak güneşe maruz kalınmalıdır.(kışın tercihen 11-13 arası)Güneş ışınları  daha rahat uyumanızı sağlar. D vitamini sentezini artırın. D vitamini kemik hastalıklarına, romatizmal hastalıklara, kansere(deri kanseri dahil) ve çeşitli müzmin hastalıklara  karşı koruyucudur.
Yazın mayo ile güneşlenirken başlangıçta güneşte fazla kalmayın(özellikle 11.00-13.00 arası) Dengeli şekilde yanın, haşlanmayın.

Günde en az yarım saat hızlı yürüyüş yapılmalı ve merdivenler çift çift çıkılmalı, 3-5 dakika kültür fizik yapılmalıdır.

Derin temiz hava soluyarak hücrelerdeki oksijeni artırın.

Mümkünse 22.00’den önce yatın. 5 saatten az, 9 saatten fazla uyumayın. İyi bir uyku için midenizin boş olması gerektiğini unutmayınız.

Etiketler:

Sağlıklı Yaşam İçin Neler Yapabiliriz

Aslında sağlıklı  yaşayabilmek için hem doğru beslenmek hem de olumlu duygu ve düşüncelere sahip olmak gerekiyor. Ayrıca spor yapıp vücudumuzdaki toksinleri atmak ve yeteri kadar  diyaframdan derin nefesle oksijen de almak şarttır.Böylece yaptığımız işlere daha iyi konsantre olur ve bunlardan daha büyük bir zevk alabilir ve böylece ruhsal yönden tatmin oluruz. Oysa insanları çoğunluğu ölmeyecek kadar nefes alıp sürekli stres içinde bulunmaktadır.

Ayrıca sağlıklı yaşamak için günde bir golden elma, bir armut, en az bir kase yoğurt yenilmeli veya tercihen ayran içilmelidir. Yoğurt veya ayran ile vücudumuz  kalsiyum ihtiyacını giderir.  21 yaşına kadar kemik gelişimi için 40 yaşından sonra kemik erimesine karşı düzenli olarak yoğurt ve süt alınmalıdır. Ayrıca kalsiyum eksikliği, uykusuzluğu da yol açmaktadır.

Yetişkinler için haftada en az bir kere kırmızı et, iki defa balık bir defa kümes hayvanlarının etini yemek gerekir. Tavuk eti köy tavuğu olmalı, yani tavuk gezinip dolaşarak doğadan beslenmeli Şu anda çiftlik tavukları sağlıklı değildir. Bildiğim kadarıyla  buralarda yumurtadan çıkan civcivin önüne su ve yem konuluyor ve tepeden de ışık veriliyor. Böylece 40 gün hiç uyumadan ve hareket etmeden civcivler beslenerek kesime götürülüyorlar. Bunlar tamamen yağ deposu olup uzmanlara göre bu insan sağlığı için son derece sakıncalıdır. Ayrıca tavuğa antibiyotik verildiği için kadınlarda kıllanma oluşturabilir. Prof. Dr. Ahmet Maranki’ye göre “sığır yerine koyun veya keçi etini tercih etmemiz gerekir. Çünkü sığıra antibiyotik veriliyor. Oysa koyun ve keçiye antibiyotik verilemiyor, verilirse ölüyor.

Ayrıca su, hem besin hem de ilaç görevi görmektedir. Erkeklerin günde en fazla 3,5 litre kadınların ise 2,5 litre su içmeleri gerekir. Bu sıcaklık durumuna göre biraz artıp azalmakla birlikte daha fazla su vücut için zararlıdır. Su, çok sıcak ve çok soğuk  olmamalıdır. Uzmanlara göre çok soğuk su kalp krizi rizkini artırır. Çinliler, hastaları ılık su ile tedavi ediyorlar. Sağlıklı yaşamada ve bazı hastalıkların önlenmesinde ve zayıflamada suyun sayısız faydaları vardır.Uzmanlara göre bir bardak su insanı kolon kanserinden koruyor.Yine bronşial astım rahatsızlığının temel sebeplerinden birisi yeterli miktarda su içmemektir. Çoğu insan yeterli miktarda su içmediği için hastalanmaktadır. Ayrıca su vücuttaki yağları attırdığı için kilo vermeyi de sağlar.
Günde en az yarım saat müzik dinlemeli, düzenli spor  ve kültür fizik yapmalı,. Bunu hergün yapamasa da  gün aşırı veya en az iki günde bir spor yapmalı,  İki gün aşarsa nezle ve grip olma rizki artabilir. Diyetisyen Müge Ülker, “haftada 4 gün 45 dakika veya 5 gün 30 dakika toplam 150 dakika egzersiz yapılırsa sağlıklı bir vücuda sahip olunabileceği”ni söyler.

Etiketler:

Kanserden korunmak için neler yapılmalı

A.B.D.’de yayımlanan Journal of  Clinical  Nutrition Dergisi, yemeklerle düzenli olarak tüketilen meyvenin kalp dolaşım hastalıklarını önlediğini yazdı. Düzenli ve sağlıklı gıda tüketimi ilaçlardan daha fazla kanserden koruyucu  etkisi vardır.

Kanserden korunmak için neler yapılmalı?

1.      Fiziksel egzersiz yapmak
2.      Aşırı kilolardan kurtulmak
3.      Sigara içmemek
4.      Aşırı alkolden sakınmak
5.      Sağlıklı gıda tüketimi

Bunlara ek olarak yeterli lifli gıda (sebze ve meyve) tüketilmeli fakat  aşırı yağ ve rafine edilmiş gıdalardan kaçınmalıdır. Kalsiyum ve D vitamini de kanser ile savaşta önemlidir.
Prof. Dr. Narçin Palavan Unsal, su teresinin kansere karşı süper besin olduğunu yazar. Ona göre tıbbın babası Hipokrat hastalarını su teresi ile tedavi etmiştir.
Prof. Dr. Kenan Demirkol, yemeklerde zeytinyağı ve tereyağı kullanılmasını önermektedir. Ona göre tereyağının çayırda otlayan hayvanlardan elde edilmiş olması gerekir. Çiçekyağı 40 derecede buharlaşıp zehir haline gelmektedir. Bu sebeple çiçekyağı kullanılmamalıdır. Akdeniz ülkeleri arasında kanser hastalığında İsrail birinci sırada Türkiye ise ikinci sıradadır ve her iki ülkede de genellikle çiçek yağı kullanılmaktadır. Oysa zeytinyağı 250 derecede buharlaşıp zehir haline gelmektedir. Tencere ve tavaların ısıları ise en fazla 180 derecedir. Bu sebeple hem yemeklerde hem de her türlü kızartmalarda zeytinyağı kullanılmalı, ikinci derecede fındıkyağı tercih edilmelidir.Yalnız zeytinyağı, zeytinlerin  soğuk sıkılması ile elde edilirken fındıkyağı ısıtılarak yapılmaktadır.”
Prof. Mehmet Öz,  “günde yarım avuç çekirdekli siyah kuru üzüm, yarım avuç fındık, 4-5 ceviziçi yememizi önermektedir.” Uzmanlar, çekirdekli siyah kuru üzümün kanseri tedavi edici özelliğinin olduğunu söylüyorlar. Zeytin yağının da kanser ile birlikte kalp ve damar hastalıklarının oluşmasını önlediğini belirtmektedirler.

Etiketler:

Sağlıklı Beslenebilmek İçin Nelere Dikkat Edilmelidir?

Diyetisyen Uzmanı Mehtap Ersin Bayrak’a göre "sağlıklı yaşam için bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla her gün yeterli miktarda protein tüketilmelidir. Bunların yarıdan fazlası hayvansal protein kaynakları olan et, yumurta ve süt ürünlerinden karşılanmalıdır. Geri kalan kısmı ise tahıl ürünlerikuru baklagiller, fındık, fıstık ve ceviz gibi yağlı tohumlardan karşılanmalıdır. Ayrıca vitaminler ile bazı besin maddelerini almak gerekir."

A Vitamini

En çok karaciğer, yumurta sarısı, süt yağı, sarı ve turuncu sebzeler, havuç, kayısı, balkabağı, ıspanak, kabak, tere, marul, maydanoz, dereotu, roka, brokoli, A vitamini bakımından zengin kaynaklardır. A vitamini, görme işlevi, epitel doku devamlılığı, büyüme, gelişme ve üreme fonksiyonları yanında bağışıklığı güçlendirir.

C vitamini

Vücutta depolanmaz onun için bağışıklık hücrelerini geliştirmek için 3 öğün besinlerle birlikte C vitamini içeren sebze ve meyveler tüketilmelidir. Maydanoz, yeşil sivri biber, roka, turunçgiller, kuşburnu, ahududu, soğan, kereviz, brokoli, çilek, kivi C vitaminince zengin besinlerdir.

D vitamini :

 Güneşin ultraviyole ışınları, cilt yağını D vitamini üretmesi için harekete geçirir. Bundan başka balık yağı, süt ve süt ürünleri, sardalya, uskumru, somon, ton balığı, yumurta sarısı, tereyağı, yulaf ezmesi gibi besinlerde bulunur.Kemik ve dişlerin güçlenmesini sağlar, kalsiyum ve fosforun emilimi için gereklidir. Sinir sistemi ve bağışıklık ve bazı hormonların düzenlenmesinde görev alır. D vitamini içeren besinlerde D vitamini etkin halde bulunmaz önce karaciğer sonra böbrek tarafından iki aşamada aktif hale dönüşür. Eksikliği, kemik ve kas güçsüzlüğü ile raşitizme sebep olur. Fazla D vitamini bebeklerde zihinsel ve fiziksel geriliğe, çocuklarda boyun kısa kalmasına sebep olabilir(beslenme destegi.com).

E Vitamini

Damar içerisinde akışkanlığı sağlar, damar tıkanıklığını önler. Hücre yapısını korur ve selonyum ile birlikte bağışıklık sistemini artırır.  Sıvı yağlar, fındık, fıstık ve ceviz gibi yağlı tohumlarda bulunur.

Demir

Bunun eksikliği bağışıklık sistemini güçsüz düşürür ve enfeksiyonlara duyarlılığı artırır. Kırmızı et, yumurta, kuru meyveler, kuru baklagiller ve yeşil sebzeler yanında C vitamini alınmalıdır. Böylece vücut, demirin emilimini sağlar.

Çinko: 

Bağışıklıkta önemli rolü vardır. Et, karaciğer, yumurta ve deniz ürünleri, çinkonun en iyi kaynağıdır.

Omega 3

Bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklardan korunmayı sağlar. Balık(uskumru,somon,sardalya), ceviz,badem,soya filizi, koyu ve yeşil yaprak sebzeler, keten tohumu, semizotunda bulunur. Haftada 2-3 kez 150 gram kadar alınmalıdır .

B12

Bağışıklık sisteminde, sinir sisteminde ve kemik iliğinde kan hücrelerinin yapımında görevlidir. B12 vitamini, et, süt, peynir, yumurta ve balık gibi sadece hayvansal besinlerde bulunur.

Probiyotlar

Biyolojik değeri yüksek süt, ve süt ürünleri probiyotik ve prebiyotik içeren gıdalar, sindirimi kolaylaştırır ve bağışıklık sistemini güçlendirirler. Bağışıklık sistemini güçlendiren dost bakterilere probiyotik adı verilir. Kefir probiyotik bir besindir  ve ayrıca B vitaminlerinin emilimini da artırır.

Etiketler:

Nekahet Dönemi

Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | Nekahet Dönemi: Nekahet Dönemi

16 saat önce
STELLARİA MEDİA ( KUŞ OTU, SERÇE DİLİ, SERÇE YÜREĞİ, DOLAŞTIK, KUŞ AYAĞI, TAVUK OTU) Steliaria Latince yıldız anlamındaki stelia sözcüğü kökenlidir. Media sözcüğü ise ortalama anlamına gelmektedir. Anavatanı Avrupa ve Ön ...
03 Mar 2014
Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | En Şifalı Besinler, Bitkisel Kür Tarifleri. Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | Nekahet Dönemi: Nekahet Dönemi. Tek Tıkla Sosyal Ağlarda Paylaş. Google Reklamları ve Etiketler. İlgili Etiketler: ...

Böbrek ve İdrar torbası Hastalıkları

Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | Böbrek ve İdrar torbası Hastalıkları: Böbrek ve İdrar torbası Hastalıkları

16 saat önce
STELLARİA MEDİA ( KUŞ OTU, SERÇE DİLİ, SERÇE YÜREĞİ, DOLAŞTIK, KUŞ AYAĞI, TAVUK OTU) Steliaria Latince yıldız anlamındaki stelia sözcüğü kökenlidir. Media sözcüğü ise ortalama anlamına gelmektedir. Anavatanı Avrupa ve Ön ...
03 Mar 2014
Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | En Şifalı Besinler, Bitkisel Kür Tarifleri. Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | Nekahet Dönemi: Nekahet Dönemi. Tek Tıkla Sosyal Ağlarda Paylaş. Google Reklamları ve Etiketler. İlgili Etiketler: ...

Akciğer ve Göğüs Hastalıkları

Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | Akciğer ve Göğüs Hastalıkları: Akciğer ve Göğüs Hastalıkları

16 saat önce
STELLARİA MEDİA ( KUŞ OTU, SERÇE DİLİ, SERÇE YÜREĞİ, DOLAŞTIK, KUŞ AYAĞI, TAVUK OTU) Steliaria Latince yıldız anlamındaki stelia sözcüğü kökenlidir. Media sözcüğü ise ortalama anlamına gelmektedir. Anavatanı Avrupa ve Ön ...
03 Mar 2014
Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | En Şifalı Besinler, Bitkisel Kür Tarifleri. Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | Nekahet Dönemi: Nekahet Dönemi. Tek Tıkla Sosyal Ağlarda Paylaş. Google Reklamları ve Etiketler. İlgili Etiketler: ...

Verem için bitkisel tedavi

Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | Verem için bitkisel tedavi: Verem için bitkisel tedavi


STELLARİA MEDİA ( KUŞ OTU, SERÇE DİLİ, SERÇE YÜREĞİ, DOLAŞTIK, KUŞ AYAĞI, TAVUK OTU) Steliaria Latince yıldız anlamındaki stelia sözcüğü kökenlidir. Media sözcüğü ise ortalama anlamına gelmektedir. Anavatanı Avrupa ve Ön ...

Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | En Şifalı Besinler, Bitkisel Kür Tarifleri. Şifalı Bitkiler Kuşotu Bitkisi ve Faydaları | Nekahet Dönemi: Nekahet Dönemi. Tek Tıkla Sosyal Ağlarda Paylaş. Google Reklamları ve Etiketler. İlgili Etiketler: ...

Deri Çatlakları

Şifalı Atkuyruğu Otu Faydaları ve Kullanılışı | Deri Çatlakları


30 dakika önce
ATKUYRUĞU OTU (Equisetum) Equisetum sözcüğü Latince equus (at) ve seta (kuyruk) sözcükleri kökenlidir. Arvense sözcüğü ise arvum (tarla) sözcüğü kökenlidir. Bu ad yetiştiği yere dayanılarak verilmlştir. Avrupa'da, Kuzey Asya'da, ...

Etiketler:

Burun Kanamasının Tedavisi İçin

Şifalı Atkuyruğu Otu Faydaları ve Kullanılışı | Burun Kanamasının Tedavisi İçin

30 dakika önce
ATKUYRUĞU OTU (Equisetum) Equisetum sözcüğü Latince equus (at) ve seta (kuyruk) sözcükleri kökenlidir. Arvense sözcüğü ise arvum (tarla) sözcüğü kökenlidir. Bu ad yetiştiği yere dayanılarak verilmlştir. Avrupa'da, Kuzey Asya'da, ...

Etiketler:

Böbrek ve İdrar Yolları Hastalıkları, Nefrit, Sistit

Şifalı Atkuyruğu Otu Faydaları ve Kullanılışı | Böbrek ve İdrar Yolları Hastalıkları, Nefrit, Sistit

30 dakika önce
ATKUYRUĞU OTU (Equisetum) Equisetum sözcüğü Latince equus (at) ve seta (kuyruk) sözcükleri kökenlidir. Arvense sözcüğü ise arvum (tarla) sözcüğü kökenlidir. Bu ad yetiştiği yere dayanılarak verilmlştir. Avrupa'da, Kuzey Asya'da, ...

Etiketler:

Aşırı Terleme 1 (Özellikle Geceleri)

Şifalı Atkuyruğu Otu Faydaları ve Kullanılışı | Aşırı Terleme 1 (Özellikle Geceleri)

30 dakika önce
ATKUYRUĞU OTU (Equisetum) Equisetum sözcüğü Latince equus (at) ve seta (kuyruk) sözcükleri kökenlidir. Arvense sözcüğü ise arvum (tarla) sözcüğü kökenlidir. Bu ad yetiştiği yere dayanılarak verilmlştir. Avrupa'da, Kuzey Asya'da, ...

Bahar Kürü, Kan Temizleyici

Şifalı Atkuyruğu Otu Faydaları ve Kullanılışı | Bahar Kürü, Kan Temizleyici

30 dakika önce
ATKUYRUĞU OTU (Equisetum) Equisetum sözcüğü Latince equus (at) ve seta (kuyruk) sözcükleri kökenlidir. Arvense sözcüğü ise arvum (tarla) sözcüğü kökenlidir. Bu ad yetiştiği yere dayanılarak verilmlştir. Avrupa'da, Kuzey Asya'da, ...

Akciğer Hastalıklarında Vücudun Direncini Artırıcı:

Şifalı Atkuyruğu Otu Faydaları ve Kullanılışı | Akciğer Hastalıklarında Vücudun Direncini Artırıcı:

30 dakika önce
ATKUYRUĞU OTU (Equisetum) Equisetum sözcüğü Latince equus (at) ve seta (kuyruk) sözcükleri kökenlidir. Arvense sözcüğü ise arvum (tarla) sözcüğü kökenlidir. Bu ad yetiştiği yere dayanılarak verilmlştir. Avrupa'da, Kuzey Asya'da, ...

Akciğer ve mide Kanaması, Böbrek Taş ve Kumları, İdrar Yolları Kanamaları

Şifalı Atkuyruğu Otu Faydaları ve Kullanılışı | Akciğer ve mide Kanaması, Böbrek Taş ve Kumları, İdrar Yolları Kanamaları

30 dakika önce
ATKUYRUĞU OTU (Equisetum) Equisetum sözcüğü Latince equus (at) ve seta (kuyruk) sözcükleri kökenlidir. Arvense sözcüğü ise arvum (tarla) sözcüğü kökenlidir. Bu ad yetiştiği yere dayanılarak verilmlştir. Avrupa'da, Kuzey Asya'da, ...

Aft, Diş Etleri İltihabı ve Kanaması

Şifalı Atkuyruğu Otu Faydaları ve Kullanılışı | Aft, Diş Etleri İltihabı ve Kanaması


30 dakika önce
ATKUYRUĞU OTU (Equisetum) Equisetum sözcüğü Latince equus (at) ve seta (kuyruk) sözcükleri kökenlidir. Arvense sözcüğü ise arvum (tarla) sözcüğü kökenlidir. Bu ad yetiştiği yere dayanılarak verilmlştir. Avrupa'da, Kuzey Asya'da, ...