Nemlendiriciler
Derinin dış ortamla sürekli olarak değinmekte olduğu en dış tabakası olan stratum korneumun
(SK) temel görevi sağlıklı, yumuşak görünüme sahip deri yapısını sürdürmek, nemini korumak
suretiyle su kaybına karşı deriyi korumaktır. Derinin önemli bir çok fonksiyonundan biride
dehidratasyonu önlemek ve vücut sıvılarının korunmasını sağlamaktır. Normal sağlıklı deri
esnek ve elastiktir, bunu SK’un %10’un üzerindeki su içeriği ile sağlanır. Normal derinin bu
sağlıklı, yumuşak ve nemli görünümünü devam ettirmesi uygun bir temizlik, gün boyu
koruyucu, gece ise iyi bir hidrasyon için nemlendirici kullanılması ile sağlanır Derinin
sağlıklı görünmesi ve iyi hissetmesi için gerekli %10’luk su içeriğinde azalma kuruluğa yol açar.
Kuruluk, çatlama, kabalaşma ve kaşıntıya yol açar. Dış ortamda nemin azalması ile
buharlaşma yolu ile artan trans epidermal su kaybı alttaki epidermal ve dermal dokulardan
tamamlanır. Nemliliğin devamında stratum korneum önemlidir. Aksi halde deri kuru, kaba ve
kepekli olur. Deride nemin tutulması ve su kaybına karşı koruma SK’un higroskopik bileşenleri
ve hücreler arası lipitlere bağlıdır. Stratum korneumdan epidermal su kaybına yol açan
durumlar arasında ultraviyole radyasyonu ve çeşitli kimyasal maddeler gibi çevresel faktörler,
su ile fazla temas ve sabun ve deterjanlar bariyer fonksiyonu için gerekli lipitleri uzaklaştırarak
transepidermal su kaybını arttırarak deri hasarına yol açar. Deride iyi dengelenmiş su içeriği
sadece dermal damarlardan sağlanacağından ve dışardan tamamlanamayacağından
bozulmuş bariyer fonksiyonu derinin total bütünlüğü açısından negatif sonuçlar doğurur.
Bariyerin zarar görmesiyle irritasyon artar ve hasarlanmış bariyer lipit sentezine de zarar
verebilir. Bunların dışardan uygulanması ile bariyer fonksiyonu düzeltilebilir. Bu amaçla
kullanılan nemlendiriciler düşük moleküler ağırlıklı humektan ve lipit içerirler. Nemlendiricilerin
esas görevi stratum korneumun rehidrasyonunu (su tutulması) sağlamaktır. Bu dört
mekanizma ile gerçekleşir.
1. Oklüzif yağlar:
Transepidermal su kaybını geciktiren örtücü yağlar: Bunlar ya yağ içinde su emülsiyonları
şeklindedir ve deri yüzeyinde bir film tabakası oluşturarak etki gösterirler. Yada su içinde yağ
emülsiyonları şeklindedir ve bunların kozmetik kabul edilebilirlikleri diğerlerine göre daha iyidir.
Bu formülasyonlar, stratum korneuma %85’e varan oranda su sağlayarak etki yaparlar.
Hidrokarbon yağlar ve mumlar (vazelin, mineral yağlar,parafin), bitkisel ve hayvansal yağlar,
lanolin ve stearik asit gibi yağ asitleri, lanolin ve setil alkol gibi yağ alkolleri, propilen glikol gibi
polihdrik alkoller, lanolin,balmumu, stearil stearat gibi mum esterleri, bitkisel mumlar, lesitin gibi
fosfolipitleri kolesterol gibi steroller bu tip ürünlere örnektir.
2. Su çekici humektanlar:
Stratum korneumun rehidrate edilmesinde etkili bu tür humektan içeren kozmetikler
atmosferde nem ortamı yüksek olduğunda ortamdan su çekerek, düşük nem ortamında ise
epidermis ve dermisten su çekerek stratum korneumun hidrasyonunu (nemlenmesini)
sağlarlar. Bunlar gliserin, sodyum laktat, üre, propilen glikol, sorbitol, karboksilik asit, hiyalüronik
asit, vitaminler ve bazı proteinlerdir. Bu ürünler SK’a absorbe olarak su çekerler ve hidrasyonu
arttırırlar. Humektanlar çeşitlidir. Doğal nemlendirici faktörler (Natural Moisturizing Factor: NMF)
SK’da suya affinitesi olan (su çekici) ve suda çözünen humektanlardır. Bunlar hücre membran
lipitleri ile çevrili ve su tutulmasında etkilidirler. Bunların yokluğunda stratum korneumun su
içeriğinde %25 , elastisinde ise %66 azalma olur. Glutamik assitten sentez edilen Pirolidon
Karboksilik asit (PCA) Doğal nemlendirici faktörlerdendir %12’lik konsantrasyonlarda hidrasyon
sağlarlar. Üre %10’luk konsantrasyonda hidrasyon etkisine sahip bir humektandır. Bu tür etkiye
sahip diğer humektanlar arasında laktik asit, polioller, gliserol, sorbitol, propilen gliokoller
sayılabilir. Hiyolüronik asit ve kondroitin sülfat gibi glikozaminoglikanlar ve dermisin iki önemli
komponenti kollajen ve elastin higroskopik (su tutan) maddelerdir.
3. Hidrofilik maddeler:
Bunlar arasında kolloidal yulaflı banyolar yıllardır bu amaçla kullanılırlar. Bunların amacı deride
yumuşaklık sağlamak ve suyun buharlaşmasına karşı bir örtü oluşturmaktır. Böylece deriyi hem
dış etkenlere karşı korur, hemde doğal bir parlaklık sağlar. Hiyolüronik asit yüksek molekül
ağırlıklı yeni bir hidrofilik şekillendirici olarak bazı pahalı nemlendiriciler içinde yer
almaktadırlar.
4. Güneşten koruyucular:
Dünyamız için vazgeçilmez enerji kaynağı. güneş ile direkt temasta olan organ olarak deri,
güneşten aldığı enerjiyi toplama ve işleyerek dağıtma, aynı zamanda zararlı etkilerinden
alttaki yapıları koruma görevini üstlenmiştir. Derinin bu işlevlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi
için güneşten yararlanırken zarar görmemesi gerekir. Deride bazı kanser türlerinin gelişimi ile
güneş ışınları arasındaki ilişkinin ortaya konması ile güneşten korunmanın önemi giderek
artmaktadır. Güneş ışınları bronzlaşma ile deriye sağlıklı ve şık bir görünüm vermesinin yanısıra,
uzun vadede erken deri yaşlanmasına yol açabilir. Güneşten koruyucular güneş yanığını
önlerler, fotoyaşlanma izlerini, UVA’ya bağli kronik güneş hasarını ve bağşıklık sisteminin
baskılanmasını azaltırlar, özellikle bazı deri kanserlerini ve kanser öncülerinin (güneş lekeleri)
oluşumunu önlerler.Bir güneşten koruyucunun etkinliği bir ürünün SPF (Sun Protection Factor)
değerine dayanır ve ürünün cildi UVB ışınımının oluşturduğu deri yanığına karşı koruyabilme
yeteneğini gösterir. Yüksek koruma faktörüne sahip koruyucular cildi güneş yanığından , deri
kanseri oluşumundan ve fotoyaşlanmadan koruyabilir. Açık tenli, çilleri ve benleri olanlar,
çabuk bronzlaşmayıp, kolay güneş yanığı olan kişiler SPF değeri 15-30 arasında olan güneşten
koruyucular ile korunabilirler. Deri rengi daha koyu olan, haifi yanan ama iyi bronzlaşanlar ise
SPF değeri 10-15 arasında olan güneşten koruyucular kullanabilirler.Bir güneşten koruyucunun
etkinliğini sürdürebilmesi için su içinde ve terleme sonucu akıp gitmemesi gerekir. Güneşten
koruyucuların tekrar tekrar uygulanması gereğini ortadan kaldırmak için fotoprotektif ajanları
deriye bağlayan sistemler kullanılmaktadır. Maksimum düzeyde güneşten korunma sağlamak
için güneşten koruyucu deriye homojen olarak dağıtılmalı ve ince bir tabaka oluşturacak
miktarda uygulanmalıdır.
Son yıllarda güneşten koruyucular bazı kozmetik formülasyonlar içine ilave edilmektedir. Eğer
bir ürünün üzerinde SPF değeri yazmıyorsa bunun 4 ve 6 olduğu kabul edilir. Güneşten
koruyucu bir ürün SPF değeri en az 15 ise ilaç olarak sayılır. Günümüzde bu özelliklere sahip ve
yağlı yada normal ciltler için hazırlanmış birçok nemlendirici ve fondoten mevcuttur. Ayrıca
hem nemlendirici özelliğe sahip ve hemde yüksek seviyede güneşten koruma sağlayan
fondotenler bulunmaktadır. Topikal güneşten koruyucular kimyasal ve fiziksel olmak üzere ikiye
ayrılırlar. PABA ve PABA esterleri (Padimat-A, Padimat-O), salisilatlar, sinnematlar ve
benzofenonlar UVB ve bir kısım UVA’yı absorbe eden kimyasal koruyuculara örnek verilebilir.
Kozmetik olarak kabul edilebilirlikleri iyidir. Yaz mevsiminde daha çok tercih edilirler. Fiziksel
koruyucular UV ışınlarının yada yansıtarak koruyucu etki sağlamaktadır. Titanyum dioksit, çinko
oksit, talk ve magnezyum oksit, kaolin, ferröz, veya ferrik oksit, baryum sülfat içerirler ve deriyi
hem UVA, hemde UVB’ye karşı korurlar. Ancak deride pudramsı bir görünüme yol
açabildiklerinden kozmetik olarak kabul edilebilirlikleri kötüdür ve güneş etkisi ile ısınma
sonucu erirler. Bu tip koruyucular kış ve bahar mevsimi için idealdir.
Günümüzde kozmetikler tıbbi gözetim gerektiren ve belirgin ilaç aktivitesi gösteren bileşikleri
kapsamaktadır. Bu nedenle tanımları ‘ bir dereceye kadar fizyolojik etki yoluyla kozmetik
sonuç veren ürünler’ olarak yapılmaktadır. Bu grupta yer alan kozmesötik etkili maddeler
şunlardır: Vitaminler, Alfa-hidroksi asitler, bitkiler ve bitkisel kaynaklı maddeler ( aloe vera, yeşil
çay, meyan kökü ekstresi, glukanlar), biyofaktörler (plasenta ekstreleri, kollajen, elastin ,
glikozamino glikanlar), UV filtre ediciler, serbest radikal yakalayıcılar (vit E ve C, süperoksit
dismutaz).Dermatoloji alanında klinik olarak kullanımları giderek önemli hale gelmiştir.
Prof. Dr. Ayşen Karaduman(Anabilim Dalı Başkanı)
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DERMATOLOJİ ANABİLİM DALI
Etiketler: Cilt Bakımı, Güzellik, Prof. Dr. Ayşen Karaduman
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa