23 Ekim 2012 Salı

Ev Detoksu


Evimizdeki toksik madde ve mikroplardan doğal yöntemlerle kurtulmak için neler yapmalıyız?

Yaz sıcaklarından korunmak için klimalara sığındık ve sıcağı dışarıda tutabilmek için pencereleri kapalı tuttuk. Bunu yaparken serinledik ama toksik maddeleri kendimizle birlikte eve hapsettik. Uzmanlar yetersiz havalandırmanın iç mekanlardaki hava kirliliğinin en önemli sebebi olduğunu söylüyor. İç mekanlardaki hava kirliliği dışarıdakinden iki ila beş kat daha fazla olabiliyor. Bu durum, astım gibi solunum yolu hastalıklarını ve alerjik reaksiyonları tetikleyebiliyor.

Evde göremediğimiz, tadını alamadığı- mız ve koklayamadığımız binlerce kimyasal madde bizimle birlikte yaşıyor. Makul oranlarda maruz kalındığında insan vücudu bu kimyasalların olumsuz etkileriyle baş edebiliyor. Ama günlük hayatımızda mikroplara ve toksik maddelere yoğun oranda maruz kalmak bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden oluyor. Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Alerji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Reha Cengizlier, evlerdeki en zararlı toksik maddenin özellikle Türkiye’de çok önemli bir sorun olan sigara gibi tütün ürünlerinin kullanımıyla ortama salınan gazlar olduğunu söylüyor. “Sigara dumanında yüzlerce toksik gaz bulunuyor. Bu gazlar metabolizmayı alt üst ediyor ve başta solunum yolu ve kan kanseri olmak üzere her türlü hastalığa davetiye çıkarıyor.” Evin nefes alması çok önemli diyen Cengizlier, aşırı yalıtım sonucu hava giriş-çıkışının tamamen engellenmesinin evin terlemesine ve küf, mantar ve mikropların oluşmasına zemin hazırladığını belirtiyor. Tam tersi yalıtımı iyi yapılmamış evlerin tavan ve duvarlarında oluşan küfler ısıyla havaya karışarak solunum yolu hastalıklarına neden olabiliyor.

Çoğu zararlı kimyasallar içeren temizlik malzemeleriyle evimizi mikroplardan arındırdığımızı düşünürüz. Fakat temizlik için kullandığımız bu maddeler zararlı içerikleriyle hem çevreyi hem de sağlığımızı tehdit ediyor. Bu nedenle vaktimizin bü- yük kısmını geçirdiğimiz evlerimizin temizliği ayrı bir önem taşıyor. Neyse ki kimyasal temizleyiciler tek çözüm değil. Doğal malzemeler ve alınacak basit önlemlerle evdeki zararlı maddelerden kurtulmak çok kolay. İşte oda oda yapılması gerekenler...

 TEMİZLEMEYİ HİÇ DÜŞÜNMEDİKLERİMİZ
Boş çöp kutusu
Telefon ahizesi
Diş fırçası
Mama kabı (Evcil hayvan)
Kontak lens kutusu

En doğal temizleyiciler
Çamaşır sodası: Katı ve sıvı yağların temizliğinde etkilidir. Hafif yakıcı etkisi yüzünden kullanırken eldiven takılmalı.
Sirke: Asitli yapısıyla mikropları öldürür, yağ ve mineral kalıntılarını çözer.
Karbonat: Aşındırıcı ve beyazlatıcı etkisi vardır. Kokuların giderilmesini sağlar.
Boraks: Koku giderici ve dezenfektan özelliği olan boraks küflenmeyi önlemede etkilidir.

En zararlı temizleyiciler
Kimyasal aşındırıcılar: Fosforik, hidroklorik ve sülfürik asit içeren lavabo açıcılar, tuvalet ve fırın temizleyiciler tehlikeli kimyasallardan.
Çamaşır suyu: Solunduğunda ya da göze temas ettiğinde oldukça zararlıdır.
Fosfat: Deterjanlarda bulunur ve fazlası ciddi çevre problemlerine yol açar.
Petrol ürünleri: Dietilen glikol gibi petrol bazlı maddeler içeren temizleyiciler hem çevre hem de sağlık açısından çok zararlıdır.

EN SİNSİ MİKROP YUVALARI
Bulaşık süngeri
Kesme tahtası
Eviye
Duş perdesi
Bulaşık ve çamaşır makinesi

SALON
Oda kokuları kullanmayın. Oda spreyleri, mum ve tütsü gibi yakılarak koku veren malzemelerden uzak durun. Buharlaştırma yoluyla koku veren ürünleri ya da kurutulmuş doğal çi- çekleri seçin. Temizliği su buharıyla yapın. Tüylü ev hayvanlarının ortama bıraktığı salya, tüy ve deri döküntülerinin alerjik etkisine karşı bunlara özel temizlik uygulanmalı. Sıcak su buharıyla kimyasal maddelerin kullanımına gerek bırakmayan cihazlar en iyi çözüm. Mobilya ve halılarda doğal malzeme tercih edin. Sentetik halılar yerine pamuklu ya da yünlü olanları seçin. Duvardan duvara halı yerine, doğal yer döşemeleri ya da seramik kullanın. Ama en iyi çözüm mümkünse hiç halı kullanmamak
YATAK ODASI
Özellikle ev tozu ve akar alerjiniz varsa yatak odasında fazla eşya bulundurmayın. Yerde halı kullanmayın. Ama halıdan vazgeçmem diyorsanız akarların barınmasını kolaylaştıran uzun tüylü modeller yerine, kısa tüylü ve küçük ebatlıları seçin. Organik yatak ve baza tercih edin. Şiltenizi düzenli olarak havalandırın. Naftalinden uzak durun. Dolaba kaldırdığınız sezon dışı giysilerinizi naftalin yerine lavanta gibi kurutulmuş doğal çiçeklerle saklayın
BANYO
Banyonuzu küflerden kurtarın. Banyolar genellikle karanlık, nemli ve sıcak olduğu için küf üremesine ideal ortam yaratır. Banyo sırasında duvardaki küf, buhar etkisiyle havaya karışıp solunur. Ortamın havalandırması sık sık kontrol edilmeli, fayanslar, ayda en az bir kere sirkeli suyla temizlenmeli. Duş filtresi kullanın. Musluk suyundaki atık maddeler ısıyla havaya karışabilir. Duş filtresi bu toksinlerin solunmasını engeller. Doğal malzemeden duş perdeleri kullanın. Duş perdeleri sürekli ıslak kaldığı için küflere uygun ortam yaratır. Plastik duş perdeleri yerine bambu ya da pamuk gibi doğal malzemeden yapılanları tercih edin. Sentetik perde kullanıyorsanız çamaşır makinesinde hassas yıkamada 5 dakika yıkayın ya da küf ve kireci arındırmak için sirkeli suyla temizleyin
MUTFAK
Ocağınızı kontrol ettirin. Pişirilen her yemek az ya da çok mutfağa duman, is ve (gaz ocağı kullanılıyorsa) karbon monoksit (CO) salımına neden olur. Ocak aleviniz sarı renk ise bu, ortama gerekenden fazla miktarda CO yayıldığı anlamına gelebilir. Bu durumda üretici firmadan yardım isteyin. Aspiratör filtrenizi değiştirin. Yemek yaparken havalandırma yetersizse, ocak ateşinde yanan zehirli gazlar ortamda kalarak toksik etkilere yol açabilir. Bu yüzden ocağın üzerinde yeterli havalandırma olmalı, aspiratörler kontrol edilmeli, filtre ve süzgeçleri temizlenmeli, belli aralıklarla değiştirilmeli. Yiyecekleri açıkta bırakmayın. Açıkta kalıp bozulan yiyecekler ortama toksik madde salınmasına neden olur. Kirli bula- şıkları ortamda uzun süre bekletmeyin. Bulaşık süngerini dezenfekte edin. Temizlik maddeleriyle kullanıldığı için her zaman hijyenik olduğu sanılan bulaşık süngerleri sicili en kötü mutfak malzemesi. Süngeri dezenfekte etmek için bir dakika kadar mikrodalga fırında tutabilir ya da bulaşık makinesinde yıkayabilirsiniz. Ayda en az bir kez süngerinizi yenileyin. Eviye ve kesme tahtanızı temizleyin. Lavabo ve kesme tahtaları mikropların en sevdiği yerlerdir. Eviyenizi her kullanımdan sonra sıcak suyla temizleyin. Kesme tahtanızı bulaşık makinesinde yıkayabilir, üzerine sirke dökerek bir gece bekletebilir ya da alkolle ovabilirsiniz.

Etiketler:

Antioksidan Top 10

Antioksidan Top 10 
Antioksidan zengini besinler Oksijen Radikali Emme Kapasitesi (ORAC) yüksek besinler olarak tanımlanır. Meyve ve sebzelerin antioksidan kapasiteleri farklılık gösterir. Yapı- lan araştırmalar, günde en az 3000 ORAC değerine sahip bir beslenme listesiyle vücudumuzu serbest radikallerin olumsuz etkilerinden rahatça koruyabileceğimizi söylüyor. Amerikan Tarım Bakanlığı’nın yayımladığı raporlarda ORAC değeri en yüksek antioksidan kaynakları şöyle:

100 gram / ORAC

Kuru erik  /  5570
Kuru üzüm  /  2830
Yabanmersini  /  2400
Böğürtlen  /  2040
Çilek  / 1540
Ispanak  /  1260
Brüksel lahanası  /  980
Brokoli  /  890
Kırmızı biber  /  710
Soğan  /  450


Antioksidan etkisi gösterenler
Koenzim Q-10, C vitamini, gingko biloba, üzüm çekirdeği ekstresi, yeşil çay, E vitamini, A vitamini, beta karoten, çinko, glutatyon, melatonin, selenyum, alfa lipoik asit, süperoksit dismutas


EN İYİSİ EN RENKLİSİ
Sayısız araştırma, antioksidan zengini besinleri sık sık ve bol miktarda tüketen insanlarda kalp krizi ve kanser hastalığı riskinin azaldığını ortaya koydu. Üstelik antioksidanlar sadece bu iki hastalığa karşı kalkan oluşturmakla kalmıyor, katarakt, diyabet, eklem rahatsızlıkları ve bunamayla mücadele ediyor, cilt kırışıklarını önlüyor, insan sağlığını iyileştirici etkiler oluşturuyor ve yaşlanmayı geciktiriyor.
Tıp dünyası, antioksidanı hap olarak değil, besinlerden almamızın daha faydalı ve sağlık açısından risk içermeyen bir yöntem olduğu inancında. Gıdalarla alınan en önemli antioksidanlar beta karoten, E ve C vitaminleri. Bu yüzden sebze ve meyveler bolca antioksidan içeriyor. Uzmanlar her gün ortalama 3000 ünite antioksidan tüketimini destekliyor. Ortalama bir diyet günde 1000-2500 ünite antioksidan içeriyor. Bu miktarı artırmanın en iyi yolu, daha fazla sebze ve meyve tüketmek. Sebze ve meyvelerin daha koyu ve canlı renkli olanları daha fazla antioksidan içeriyor. Ispanak, Brüksel lahanası, kırmızı biber ve domates iyi birer antioksidan kaynağı. Aynı şekilde üzüm, erik, yabanmersini, çilek, kuşburnu, böğürtlen ve mürdüm eriği de öyle. Yeşil çay ise doğanın bize sunduğu en önemli antioksidanlardan. Mutfağımıza bu besinleri daha sık sokarak sağlıklı bir yaşamın anahtarlarınd

Etiketler:

Canlandırıcı, koruyucu ve destekleyici vitamin kürleri

Canlandırıcı, koruyucu ve destekleyici vitamin kürleri düzenli kullanıldığında cilde gençlik aşılar.

Yazın cilt yüzeyine hücum eden kan, kışın derinlere doğru çekilir. İşte bu yüzden kışın cildimiz solgun, yazın ise daha canlı bir görünüme bürünür. Dolayısıyla yazın cildi serin tutmak, kışın daha sıcak hale getirmek için farklı ürünler kullanır, beslenmemizi ona göre değiştiririz.

Yaz sonunda cilt yüzeyine yaklaşan kanı serinletmek, yaklaşan kışa karşı cildi beslemek için bu dönemde kuşburnu ve ceviz iyi iki dostumuzdur. Kuşburnu gülün meyvesi olan tohumudur. Baharda büyümeye başlar ve sonbaharda olgunlaşır. Meyve olarak yenildiği gibi yemeklerde de kullanılır. C vitamini açısından en zengin bitkilerden biri kabul edilen kuşburnu A ve B vitamini ile antioksidanlar içerir. Kuşburnu yağı içeren krem ve bakım ürünleri, cildi vitamin açısından destekler.

Antioksidan zengini ceviz yağı ise omega-3, lineoleik asit, magnezyum, bakır ve melatonin içerir. Vücuttaki endotelin seviyesinin düşmesine yardımcı olur, böylece kan damarları gevşer ve kan basıncı azalır. Dolayısıyla ceviz yağı içeren ürünler cilt yüzeyine hücum etmiş kanı serinletmek için idealdir.
Çoğunlukla kırışık önleyici kremlerde kullanılan ceviz yağı, cildi yeniler ve kurumuş ciltleri nemlendirerek kırışık oluşumunu engeller.

Egzema, kepek ve güneşten kurumuş cilt için de idealdir. Mevsimsel bakımları yaparken bulunduğunuz mevsimde hangi meyve ya da bitki yetişiyorsa, cildimizin ihtiyacını karşılayan da yine o bitki olur. Vie en Rose organik bitkisel ürünlerin formülleri mevsimsel değişikliklere uyum sağlayacak şekilde oluşturulmuş. Gül kremi içeriğinde bulunan kuşburnu miktarı kış mevsimi yaklaşırken daha da yoğun olarak kullanılıyor. Böylece cildin koruma ve yenilenme için ihtiyacı olan C vitamini sağlanmış oluyor.

Etiketler:

Çatlak dudaklara peeling


Kış boyu sert rüzgarlarla kuruyup çatlayan dudaklara haftada birkaç
kez peeling uygulamak iyi bir çözüm olacaktır.


Dudaklarımız sonbaharla birlikte kuruyup çatlamaya başlayacak. Yüzümüzün diğer bölgeleri gibi yağ bezleri tarafından korunmayan dudaklar, biraz da ihmal edildiğinde çabucak kurur ve çatlar. Ancak sert rüzgarlar esmeye başlamadan önlem alırsak, kış boyu bakımlı ve sağlıklı dudaklara sahip olabiliriz.

Her şeyden önce dudakları ısırmamak gerekir. Aynı şekilde yalamak da son derece sakıncalıdır. Kuruduğunu hissettiğimiz dudaklarımızı sık sık yalayarak onları nemlendirdiğimizi düşünürüz. Oysa mevcut nemini de kaybederek daha çok çatlamalarına sebep oluruz. Uzmanlar çoğu cilt probleminde olduğu gibi dudak çatlamalarına karşı da bol su içmemizi öneriyor. Daha az susadığımız kış aylarında bol su içmek yazın olduğu kadar kolay olmasa da bu öneriyi ciddiye almalıyız. Günde en az 5-6 bardak su içerek dudaklarımızın içten nemlenmesine katkıda bulunabiliriz.

Dudak peelingi pek aşina olduğumuz bir yöntem olmasa da oldukça faydalı. Piyasada bulunan organik peeling ürünlerini kullanarak kurumuş, çatlamış ölü deriden arındırdığımız dudaklarımıza daha sağlıklı bir görünüm kazandırabiliriz. Dudak peelingini haftada birkaç kez tekrarlamak oldukça iyi sonuçlar verecektir. Tabii peeling ile ölü deriden arındırdığımız dudaklarımızı özel kremlerle nemlendirmek bir diğer önemli nokta.

Piyasada rahatlıkla bulabileceğiniz organik ürünleri tercih edin ve dudaklarınızı gün içinde ihtiyaç hissettikçe nemlendirin. Seçtiğiniz ürünü özellikle rujdan önce sürmeniz daha iyi sonuçlar verecektir

Etiketler:

Yıpranmış Cilde Arındırıcı Derin Temizlik


Yaz mevsimi tatil zamanı, kendimizi her anlamda şımarttığımız, dilediğimiz gibi yediğimiz, deniz ve güneşin tadı- nı çıkardığımız bir zaman. Yazın sıcak, güneş ve denizin yıpratıcı etkilerinden yorulan vücudumuzu yenileyip kışa hazırlamak için derin ve kapsamlı bir bakım zamanı sonbahar.

 Vücudumuzun en büyük organı olan cildimiz tıpkı diğer organlarımız gibi yorulur. Düzenli bakımın yanı sıra mevsim geçişlerinde daha derin bir desteğe gereksinim duyar.

Yazın güneşten çatlayan, kuruyan ve yorulan cildi yenilemek ve beslemek için bakımınızı adım adım yaparsanız hem kendinizi hem de cildinizi yormadan canlanırsınız. Cildinize sağlıklı bir görünüm kazandırmak için arınma, yenilenme, beslenme ve koruma adımlarını izleyebilirsiniz. Yazın rüzgar, güneş, tuzlu veya klorlu sudan yıpranan dirsek, diz, topuk ve ayak parmakları kuruyup sertleşir. Ne kadar bakım yapsak da kuru, donuk ve pul pul olmuş bir cilt oluşur. Uzmanlar en iyi mevsim bakımının cildi ölü hücrelerden arındırmayla başladığına dikkat çekiyor.

ARINDIRIP BESLEYİN 
Dirsek, diz ve topuk gibi eklem yerlerine yağlı kremler uygulayarak cildi korumaya alın. Ayrı- ca banyo sonrası ayaklara, özellikle topuklara krem sürdükten sonra giyilen pamuklu çoraplar kremin çok daha etkin bir biçimde emilmesini sağlar ve kısa sürede bebek gibi bir tene sahip olursunuz.

 Cildi ölü hücrelerden arındırmak için kese veya vücut scrubları çok uygundur. Keseden sonra kaliteli bir yağ ile (badem yağı tüm cilt tiplerine uygundur) cildin nemlenip beslenmesini sağlayın. Vücudumuz nasıl yediklerimizden besin alıyorsa, cildimiz de aynı şekilde üzerine sürülen kremlerden beslenir. Vücut scrubları her iki işlemi birarada uygular. Cildi ölü hücrelerden arındırırken içerdiği yağ ile besler. Dikkat edilecek nokta, cilt tipine uygun ürünü seçmektir. Çünkü güneş sonrası yıpranan cilt tahrişlere açıktır. Ayrıca vücut kesesini güneşlendikten en az üç gün sonra yaptırmak uzmanların önemli tavsiyeleri arasında.

Etiketler:

20 Ekim 2012 Cumartesi

Kışın Karlı ve kuru havada cit bakımı


Cilt sağlığını olumsuz etkileyen karlı, soğuk ve rüzgarlı hava, ciltte kalınlaşmaya, kurumaya, çatlak ve kanamalara, kan dolaşımının bozulmasına ve bunlara bağlı kırışıklıkların artmasına yol açıyor.

 
Medikal Estetik Uzmanı Dr. Kürşat Derici, AA muhabirine yaptığı açıklamada, cildin nem oranının mevsimlere göre değiştiğini belirterek, yaz aylarında UV ışınlardan etkilenen cildin kış geldiğinde renginin koyulaştığını, kuruyup, kırıştığını ve cildin içerdiği su miktarının hızla düştüğünü söyledi. Derici, rüzgarın soğuk havanın etkisini artırarak egzama gelişmesine de yol açtığını anlattı.

Soğuk havanın olumsuz etkisini azaltmak için cilt bakımına önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Derici, su bazlı nemlendiriciler yerine yağ içeriği ve onarıcı özelliği yüksek ürünlerin kullanılması gerektiğini anlattı. Derici, bu mevsimde ciltte kırışmanın artmaması için gün içinde nemlendirmenin ve haftalık bakımın ihmal edilmemesi gerektiğine işaret etti.

Yaşlanmış ya da kırışmış ciltler için antioksidan özellikli gece kremlerinin, maske ürünlerinin ve cilt kalınlığını azaltmak için tedavi yöntemlerinin tercih edilmelidir. Derici, cilt kalınlığını azaltmada en etkili yöntemin peeling tedavisi olduğunu ve kimyasal peeling yapılması gerektiğini ifade etti.

Kimyasal peelingin kırışıklıkları, güneş ışınlarıyla oluşmuş pigmantasyonları ve akneyi azalttığını, cilde canlı şeffaf bir görüntü verdiğini anlatan Derici, ''Her mevsim öncesi, cildi etkileyen hava koşullarına göre gerekli tıbbi ve kozmetik tedavi yöntemlerini uygulamak ve uygulatmak, hem oluşabilecek hasarları önler hem de sürekli sağlıklı ve genç bir cilde sahip olunmasını sağlar'' dedi.

-''Vücut sıcak suyla yıkanmamalı''-

Estetisyen Tuğba Deveci de karlı ve soğuk havalarda, ısınmak amacıyla vücudun sıcak suyla yıkanmasının ''yanlış'' olduğunu vurgulayarak, ''Çok sıcak suyla yıkamak yüzü kurutarak matlaştırır. Cilt sağlının yanı sıra sıcak su saç kırılganlığını da artırır, saçı kurutur ve matlaştırır'' diye konuştu.

Banyodan sonra aloe vera, hindistan cevizi ve susam yağı içerikli nemlendiriciler kullanılmasını, cildi nemlendirilirken gece krem ya da balsam, gündüz ise losyon tercih edilmesini öneren Deveci, şunları kaydetti:

''Cilt fırçası kullanılarak ölü cilt hücrelerinden arınılmalı, kan dolaşımı hareketlendirilmeli. Cilt fırçasıyla dairesel hareketler yapılarak ayaklardan başlanarak tüm vücut fırçalanmalı. Sabunlu sıcak su ciltteki doğal yağları tükettiğinden su mutlaka ılık olmalı, kimyasal içeren köpük banyoları kullanılmamalı.

Dışarıya çıkmadan önce ellere nemlendirici, geceleri de ayaklara nemlendirici sürülmeli. Dudaklara nem vermek için nemlendirici özellikli dudak balsamı kullanılmalı. Dudaklardaki ölü deriyi atmak için haftada bir kez diş fırçasıyla fırçalanmalı.''

-''Hava koşulları cildin çatlaması ve kanamasına yol açar''-

Dermatoloji Uzmanı ve Kozmotolog Dr. Ekrem Civaş da cilt sağlının korunmasında düzenli bakım yapılmasının önemine dikkati çekerek, ''Periyodik cilt bakımı yapılmadığında hava koşulları zamanla ciltte çizgilerin ve kırışıklıkların belirginleşmesine neden olur. Cildin çatlaması, kabuklaşması, kuruması hatta kanamasına yol açar'' diye konuştu.

Özellikle soğuk ve rüzgarlı havada cildin iyi korunması ve bakımının artırılması gerektiğini belirterek, şu önerilerde bulundu:

''Her gün 5-10 dakika duş alınmalı; daha fazlası cildin kurumasına yol açar. Banyo yaparken ortamdaki nemin artması için kapı kapalı tutulmalı. Temizleyici olarak sabun, deodorant ve alkol içeren ürünler cildi kurutacağından tercih edilmemeli, kokusuz hassas temizleyiciler kullanılmalı. Banyo veya duştan 3 dakika sonra nemlendirici kullanılmalı. Havayı nemlendiren cihazlar kullanılmalı. Yünlü ve sert dokulu kumaşlar giyilmemeli. Nemin azalmasına engel olmak için özellikle kışın dışarıda eldiven, kaşkol, bere kullanılmalı.''

-''Vitamin ve mineral desteğiyle cildi güçlendirin''-

Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Opt. Dr. Esra Çelik de cilt sağlının korunmasında beslenmenin önemine işaret ederek, özellikle mineral ve vitamin desteğinin cildin pürüzsüz ve parlak görünmesine yardımcı olduğunu söyledi.

A, C, E vitaminleriyle taze havuç, kayısı ve domateste bolca bulunan Beta karotenin özellikle kış aylarında bol tüketilmesini tavsiye eden Çelik,''Antioksidan değeri yüksek vitaminler, soğuk havadan tahriş olan cildi onarır'' dedi.

Uzman hekimlerin önerdiği ürünlerin kullanılması ve duruma göre ilaç içerikli kremler sürülmesini öneren Çelik, ayrıca çeşitli laser uygulamalarının, kanın içindeki yenileyici faktörlerin ayrıştırılıp serum haline getirilen PRP'nin, radyofrekans yönteminin, hazır dolgular veya yağ enjeksiyonun da cildin sıkılaşması ve yenilenmesi için kullanılabileceğini kaydetti.

Etiketler:

Okaliptüsün Faydaları


OKALİPTUS
Ülkemizde Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişen okaliptus, sağlık ve estetikte kullanılan şifalı bir bitkilerden biridir. Daha çok üst solunum yolları enfeksiyonlarında nezle, öksürük, yüksek ateş, boğaz ağrısı, balgam söktürücü gibi sorunlarda iyileştiricidir. Antiseptik etkisi nedeniyle yara, ülser, yanık tedavilerinde uygulanır. Haşere sokmalarında kullanılır. Diş eti iltihaplarında mikrop kırıcı ve ağız kokularını gidericidir. Kabızlık yapıcıdır. Vücudun güçlenmesini sağlar. Migren, romatizmal ağrılar ve kas kasılmalarında ayrıca idrar yolları enfeksiyonlarında iyileştirici etki gösterir. Şeker düşürücü olduğu bilinmektedir. Saç dökülmesi, kepeklenme ve yağlanma gibi saçlı deri sorunlarında kısa zamanda iyileştirici sonuçlar alınmasını sağlar. Okaliptus aşırı dozda alınmamalıdır. Zehirlenmelere yol açabilir.

SAÇ DÖKÜLMESİNE KARŞI
Kaynamakta olan suya okaliptus yaprakları atılır. Bir taşım kaynatılır 5 dakika bekletilip süzülür. Günde 2 su bardağı içilir. 2 hafta içilmelidir. Ayrıca nefes darlığında 2-3 damla ilave edilerek gögüs üzerine sürülür. Aynı okaliptus suyu saça uygulanmak istendiğinde 1 tatlı kaşığı papatya yağı ile karıştırılarak sürülür. Streç veya sıcak havlu ile sarılır. Yarım saat bekletilir. Organik hidrosollü Organicum şampuan ile durulanır ve Organicum Aktive n saç kremi ile bakım tamamlanır.

HERBALİST IŞIK KIRGIZ

Etiketler: , ,

Kerevizin Faydaları

İçerdiği mineraller sayesinde zayıflamaya yardımcı olan kereviz, cildi de sıkılaştırıyor

Kereviz, sofralarımızın vazgeçilmez şifa deposu olarak tercih edilen bir sebzedir. Yaprak ve sapları bol vitaminleri ve çeşitli mineralleri ile çok faydalır. İç salgı bezlerini ve vücutta bir çok görevi olan böbrek üstü bezlerini çalıştırır. Kan temizleyicidir. Karaciğerin salgılarını düzenleyerek iyileşmesine yardımcı olur. A, B ve C vitamini, kalsiyum, demir, potasyum ve kireç içerir. Kansere karşı önleyici etki sağlar. Yüksek tansiyonda ve şekerde tedavi edicidir. Grip, öksürük, bronşit gibi sorunlarda koruyucu görevi üstlenir. Yorgunluğu giderir. Uyarıcıdır, iktidarsızlığa iyi gelir. İdrar yollarını temizler ve idrar söktürücü olarak kullanılır. Vücut ödemini alır ve zayıflamaya yardımcı olur. Sinir sistemini rahatlatır. Sürmenaj olan kişilerde unutkanlığı azalttığı bilinir. Romatizmal hastalıklarda etkilidir. Sivilce ve akne gibi cilt sorunlarının kısa zamanda onarımını sağlar. Gözenekleri sıkılaştırır ve iltihabi etkilerden arındırarak cildi canlandıran tonik etkisi yaratır.

CİLDİ CANLANDIRIR
 1 bardak su
 1 tutam taze kereviz yaprağı
Kaynamakta olan suya kereviz atılır. Bir taşım kaynatılır ve 5 dakika demlemeye bırakılır. Süzülür. Yemeklerden bir saat önce veya sonra günde 2 su bardağı bal ilave edilerek içilir. Aynı kereviz suyu cilt için kullanıldığında 3-5 damla limon yağı ile karıştırılıp akşamları temiz cilde sürülür. 4 hafta düzenli kullanıldığında ciltte canlanma ve yenilenme oluşur.

Etiketler: ,

Yıpranmış ciltler için cilt yenileyici maske


Yaz sonunda deniz ve güneşten yıpranan cilt için yeni bir maske öneriliyor. Peeling'in tüm özelliklerini taşıyan ve içinde deniz teresinin bulunduğu bu maske, alerji de yapmıyor!


Sex and The City'yi izleyenler, dizide kimyasal peeling yaptıran 'Samantha' karakterinin yüzünün ne hale geldiğini hatırlarlar. Bu aslında ütopik bir senaryo değil; son derece etkili olmasına rağmen, kimyasal peeling bazen kadınlarda alerjiye ya da yanıklara neden olabiliyor. İtalya'daki Como Gölü kenarında dünyaca ünlü pek çok isme de estetik müdahaleler yapan Dr. Riccardo Forte'nin Thaleum yöntemi; hiçbir yan etkiye neden olmadan cildi yeniliyor, kırışıklıkları azaltıyor.

Cilt yenilemenin en iyi yolu nedir?
Eskiden kimyasal peeling ve lazer gibi yöntemlerdi ancak son yıllarda medikal estetikte ve doku onarımında yeni bir dönem açıldı. Artık biyoteknolojiler sayesinde, dokuların kendiliğinden yenilenmesi sağlanıyor.

Kimyasal peeling bazı insanlarda alerjiye neden oluyor. Sizin yaptığınız uygulamanın riskleri de var mı?
Bugüne kadar uygulanan kimyasal peeling'lerde çeşitli alerjiler gözlenebiliyordu. Hekim yanma reaksiyonunun olmaması için, tüm uygulama boyunca hastayı takip etmek zorundaydı. Thaleum teknolojisi ile bu durum ortadan kalktı. Kişiye özel bir maske hazırlıyoruz ve karışımı sadece yarım saat boyunca ciltte tutuyoruz. Asitlerin yarattığı herhangi bir reaksiyon olmadığı için işlem sırasında kişinin takip edilmesi gerekmiyor, uygulayıcı hekim kişiyi rahatlıkla yalnız bırakabiliyor.

Maskelerden biraz bahseder misiniz?
Kişinin ihtiyaçlarına göre hazırlanan maskelerimiz farklı renklerde oluyor. Örneğin; antiaging'te sarı, leke tedavisinde şeffaf, yüzdeki kılcal damarlar için mavi, akne tedavisinde ise yeşil renkte bir maske uyguluyoruz.

Evde de yapılabilir mi?
Hayır. Maske içine konulan maddelerin miktarlarını sadece hekim belirleyebilir.
10 GÜN ARAYLA DÖRT SEANS YETİYOR
Bu özel maske ne kadar sıklıkta uygulanmalıdır? 
Haftada ya da 10 günde bir yapılabilir. Kişiye göre değişse de, ortalama üç-dört seans yeterlidir. Eğer kişi isterse bu sayıyı artırabilir, cildin ihtiyacına göre hekimle birlikte karar verilebilir.
YAN ETKİ YOK
Maskeler doğal maddelerden mi yoksa labaratuvarda geliştirilen kimyasal maddelerden mi oluşuyor?
Maskeler, doğal biyoteknolojik ürünlerden oluşuyor. İçeriğinde bulunan maddeler; deriyi tamir ediyor ve nemlendiriyor. Hafif kırışıklıkları hızlı ve gözle görünür bir şekilde düzeltiyor. Epidermisin onarımını teşvik ediyor. Ayrıca maskenin içinde bulunan deniz teresi de çok önemli bir rol oynuyor. Bu bitkiden çıkarılan ekstre; özellikle kırışıklıkları ve yara izlerini düzeltiyor, cilde homojenlik sağlıyor. Ayrıca içeriğindeki diugoasine tetrafosfat; cilt DNA'sını, kimyasal asitlerin sebep olduğu zararlardan da koruyor. Bu yüzden bizim yaptığımız işlemde, kimyasal asitlerin yan etkileri görülmüyor.
MASKE HANGİ DURUMLARDA KULLANILIR?
Yaşlanmış ciltlerin tamirinde ve yeniden aktivasyonunda kullanılır.
Yüzeysel kılcal damarların giderilmesinde, açık gözeneklerin sıkıştırılmasında ve tamir edilmesinde çok etkilidir.
Antioksidan özelliği sayesinde ciltteki hassasiyeti giderir.
Aknelerin azaltılmasında ve lekelerin giderilmesinde yararlıdır. Ayrıca akne oluşumuna engel olarak cildi de parlatır.
Ciltteki pigmentasyon sorunlarını yani cilt tonundaki dengesizlikleri ortadan kaldırır.
TEK BİR SEANS BİLE YÜZDEKİ YORGUNLUĞU GİDERİYOR
Bu maske her yaşta uygulanabilir mi? 
Tedavi alanları doğru teşhis edilirse ve doğru karışımlar hazırlanırsa, elbette her yaşta kullanılır. Ürünü geliştirenler; hangi sorun için, hangi maskeyi uygulayacağımız konusunda protokoller oluşturmuş. Bu da işimizi kolaylaştırıyor. Verileri girdiğimiz zaman; o cilde uygulanması gereken maskenin formülü de belirleniyor.

Tek bir uygulama bile yararlı olur mu? Mesela kişi çok önemli bir davete gidecekse, bir gün öncesinden bu maskeyi yaptırmalı mı? 
Evet, kısa sürede etki göstermesi büyük avantaj. Mesela geçtiğimiz yıl jürisi olduğum Miss Universe güzellik yarışmasındaki katılımcıların hepsine, yüzlerindeki stres ve yorgunluğu silmek için Thaleum uyguladım. 30 dakikada capcanlı bir cilde sahip oldular.

"CİLDİNE NE YAPTIN?" DİYE SOKAKTA SİZİ ÇEVİREBİLİRLER
Tedaviden sonra ciltte nasıl bir değişim oluyor? 
İlk seanstan sonra bile, cildinizde çok ciddi bir ışıltı, parlaklık ve sıkılaşma görüyorsunuz. Seanslar tamamlandığında, sokakta "Cildinize ne yaptınız?" diye sorarlarsa şaşırmayın. Bu onarım sistemi; gerçekten etkisi yıllar önce kanıtlanmış, hem hekimlerin korkmadan uygulama yapmasını sağlayan, hem de hastaları memnun eden bir sistemdir.

Hangi ülkenin kadınları birbirine benziyor?
Akdeniz ırkı kadınları genel olarak birbirlerine benzerlik gösteriyor. Özellikle biz İtalyanlar ve Türkler, cilt tipi olarak da birbirimize çok benziyoruz. Kuzey Avrupalılar ise çok daha ince bir cilde sahipler ve ciltlerinin elastikiyeti çok daha çabuk kayboluyor. Bu sebeple daha genç yaşlarda maske ve peeling gibi bu tarz uygulamalara ihtiyaç duyuyorlar.

Etiketler: